“Asayişi bozmayan fikir suç olamaz”
Cuntanın “darbe girişimi” sonrası ilân edilen OHAL’le hükûmetin
çıkardığı ilk KHK ile kamu ve sivil toplumda yaygınlaştırılan
operasyonların suçsuzlara sıçrayabileceği kaygısı gün geçtikçe
artıyor.
Her ne kadar kamuoyu önünde “intikam alınmayacağı” ve “hukuk içinde kalınacağı” söylense, temel hak ve özgürlüklere dokunulmayacağı teminatı verilse de, Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsünün “OHAL uygulaması boyunca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) askıya alınacağı”nı açıklaması ortadayken.
Keza Adalet Bakanı’nın, “Bu işi yapanların dışında, bir cadı avı olur mu?” sorusuna, gözaltı sürecinin ihbar ve ifâdelerle henüz başladığını belirtip, “Bu endişe herkeste olabilir, bende de var, başkalarında da olabilir” diye “cadı avı” endişesine katılması da (CNN,22.7.16)
MÂNEVÎ HİZMETLERE DESTEKLERİNDEN DOLAYI…
Gerçek şu ki, başta sağlık ve eğitimde olmak üzere binlerce özel kurum ve kuruluşun kapatılması ve kamuda 60 bine varan tasfiye kasırgasında insan ve hürriyetlerinin ihlâliyle haksızlık ve hukuksuzluklara girildiğini gösteren bir tablo var.
Gelinen vetirede, elbette darbeci katillere en ağır biçimde cezâları verilmeli. Darbeyle yüzleşilip, darbecilerden hesâp sorulmalı. Ancak bu hesaplaşmanın da demokratik hukuk devletine yakışır vakarla hukuk kurallar ve evrensel standartlar içinde kalınarak yapılması lâzım.
Olağanüstü halde de toplumu germeden itidal ve adâletle hareket edilmesi gerekir. Aksi halde, “darbe”ye karşı bir başka “darbe” olur ki, darbecilerle aynı vartaya düşürür. Operasyonlar, vicdanları kanatan, mâsumları yakan topyekûn intikamlara dönüşür. Normalleşmeye değil, daha çok kargaşa ve kaosa iter.