Ülkeyi kana bulayan terör dehşeti ve seçim hayhuyu vartasında şiddet, cinâyet, müstehcenlik, içki-kumar-uyuşturucu illeti, kötü madde bağımlılığı ile açığa çıkan ahlâkî erozyon ve dinî değerlerdeki zâfiyetle artan suç oranları üzerinde durulmadı, durulmuyor.
Oysa ekonominin bozulması, demokratikleşme, yargı reformu, inanç ve ifâde özgürlüğü, eğitim, siyasetin demokratikleşmesi, gelir dağılımı dengesizliği, sosyal adâletsizlik gibi problemlerin üstünde ahlâkî ve mânevî aşınma Türkiye’nin kanayan gerçek yaralarının başında geliyor.
Bir yandan toplumun içinde dolaşan canlı bombaların patlatılmasıyla her defasında onlarca, yüzlerce insanımız katledilirken, diğer yandan mânevî terbiye eksikliğiyle sokaklara, evlere, insanların kafa ve kalplerine düşen bombalar milyonların canını yakıp mahvediyor, mânen öldürüyor.
Öncelikle Meclis araştırmalarıyla, Emniyet raporlarıyla gençliği ve insanımızı zehirleyen “dehşet tablosu” alkol ve madde bağımlılığının Türkiye’de bir artık bir “felâket” haline geldiği, okulların kapılarına dayanan esrar-eroin ve diğer maddelerin yaygınlaşması tehlikenin boyutlarını gösteriyor.