Astana toplantısı sonrası 23 Şubat’ta Cenevre’de başlayacak
Suriye müzâkerelerinih, ateşkes, çözüm ve barışta “Astana
süreci”nin tamamlayıcısı olması beklenirken, Ankara’nın çelişkili
“Suriye politikaları”nın yeniden nüksetmesi, dağınıklığı bir defa
daha açığa çıkarıyor.
Daha iki hafta önce Afrika dönüşü, “El Bab’dan aşağı derinlere
inmemek lazım” diyen Cumhurbaşkanı’nın Trump’la telefon görüşmesi
ve Trump’ın atadığı yeni CIA Direktörü Pompeo’nun Ankara’ya gelişi
sonrası “Hedef, Münbiç ve Rakka” sözünü Körfez ziyaretinin ilk
durağı Bahreyn’de tekrarlaması, 70’e yakın şehidin verildiği Fırat
Kalkanı Harekâtı’nın belirsiz akıbetini ve Ankara’nın “Suriye
politikaları”nda tutarlı bir stratejisinin olmadığını yine ortaya
koyuyor.
Doğrusu, kamuoyundan gelen “Suriye bataklığına saplanmama ve tuzağa düşmeme!” ikazlarına ve hatta en son hükûmet sözcüsünün dile getirdiği “El Bab’dan sonra çekilme” irâdesine karşı Cumhurbaşkanı’nın yeniden “Rakka emr-i vakisi” fevkalâde düşündürücü.