Türkiye’nin sürüklendiği terör sarmalında büyük bir kaos
projesinin senaryosu olan “Ankara katliâmı”nda istihbarat ve terör
soruşturması sürerken, olayın siyasî saptırmalarla geçiştirilmesi
dikkat çekici.
Öncelikle, Ankara Emniyet Müdürü ve Güvenlik Şube Müdürü ile
yardımcısının gece yarısı görevlerinden alınmalarıyla geçiştirilen
zaafiyet, siyasî söylemlerle gürültüye getiriliyor. “Ey Nobel!”
diye başlayıp, muhalefete “Eninde sonunda kuzu kuzu Saray’a
geleceksiniz” türü polemiklerle fecaatin âdeta üstü örtülüyor, asıl
sorumlularının hesâp vermesi gözden kaçırılıyor…
SORULAR HÂLÂ CEVAPSIZ…
Tıpkı, 43 vatandaşın katledildiği Uludere bombalamasının devletin derin dehlizlerinde kaybedilmesinde olduğu gibi. Veya 53 insanımızın can verdiği Reyhanlı saldırısında bombaların nasıl sınırdan geçirilip şehrin ortasına getirildiğinin karambole getirilmesindeki gibi.
Ya da 301 maden işçisinin can verdiği Soma katliâmında hiçbir sorumlunun istifa etmemesinde olduğu gibi. Yahut bir muhalefet partisinin Diyarbakır mitingine bombaların sokulup patlatılması ve beş kişinin ölümü sonrasında valinin ve diğer bütün yetkililerin istifası yerine bir nevi ödüllendirilerek statülerinin yükseltildiği gibi. Ve en son 34 vatandaşın katledildiği Suruç saldırısının karartılıp tek bir yetkilinin bile istifa etmemesinde olduğu gibi…