Merhum Demirel (5)
Merhum Demirel’in siyaset ve devlet hayatındaki bir diğer vasfı da
çağımızın Kur’ân müfessiri Bediüzzaman’ın demokrasi ile hak ve
hürriyetleri İslâm’ın temel esasları ekseninde Kitap ve Sünnet’ten
tefsir ve tavzih ettiği temel târifleri etkili bir uslûpla
benimseyip savunmasıydı.
Meselâ Ekim 1985 Köprü dergisinde, “Hz. Ömer’in adâleti. Hz. Ebûbekir’in sadâkati, Hz. Ali’nin ilmi ve cesâreti, Hz. Osman’ın yumuşak huyluluğu ve İslâma olan bağlılığı”na işâretle, cesâret, sadâkat, adâlet, hilmin bir araya gelip “ahsen-i takvim”de insanı meydana getirdiğini nazara veren Demirel, kendisinin “moral ve mânevî değerler” olarak ifâde ettiği “yüksek değerlere dikkat çekiyor.
“Bence ‘Asr-ı Saadet’in özü budur” diyordu. İslâma sahip çıkıp yaşamanın da bu olduğunu belirttiği mülâkatının sonunda “Asr-ı Saadet’in Cumhurî karakterini yine en güzel şekilde Bediüzzaman Hazretleri ifâde etmiş” tesbitiyle Bediüzzaman’dan şu beyânı okuyordu: “Hulefây-ı Râşidin (dört Büyük Hâlife) her biri hem halife, hem reis-i cumhur idi. Sıddîk-ı Ekber (ra) Aşere-i Mübeşşereye (hayatta iken cennetle müjdelenen on sahabiye) ve Sahabe-i Kirama elbette reis-i cumhur hükmünde idi. Fakat mânasız isim ve resim değil, belki (bilâkis) hakikat-ı adâleti ve hürriyet-i şer’iyeyi taşıyan mânây-ı dindar cumhuriyetin reisleri idiler.”