Bediüzzaman’dan “çözüm” tavsiyeleri
“Çözüm süreci”nin, bölgede “mahkeme” kurarak yargılama yapıp haraç
toplayan terör örgütünün dağda silâhı bırakmak yerine
roketatarlarla şehre inip karakollara saldırmasıyla akamete
uğradığı ortada.
Başarısızlığın temel yanlışlarından biri de, “sürec”in “hedefleri”nin tam olarak doğru dürüst belirlenmemesi; “sürec”in “müzâkere” edildiği terör örgütüyle hükûmetin “hedefleri”nin farklı olması. Muhalin talep edilmesi. Bunların başında “özerklik” talebi geliyor.
Bu hususta da Bediüzzaman’ın yaklaşık bir asır önce ortaya koyduğu tesbitler yol göstericidir. 17 Mart 1920’de 461 sayılı Sebilürreşad’da yazdığı “Kürtler ve İslâmiyet” başlıklı makalede, Kürt Şerif Paşa ile Ermeni Boğos Nubar Paşa’nın Paris’te “Kürdistan” ve “Ermenistan” devletlerinin kurulmasına dair verdiği “muhtıra”nın menhus maksadına dikkat çeken Bediüzzaman, Osmanlı’ya başkaldırıp ecnebilerin oyunlarına gelen bu iki kişinin “Kürtlük nâmına söz söylemeye selâhiyettar (yetkili) olmayacaklarını” açıkça belirtir.
Öncelikle bu komploya en susturucu ve beliğ cevabın, Şark vilâyetlerindeki Kürt aşiret liderlerinin çektiği protesto ve Osmanlı’ya bağlılık ve birlik telgraflarıyla verildiğini kaydederek, o gün “adem-i merkeziyet” ve “muhtariyet” denilen “özerkliğin” – “federatif - eyalet sistemi”nin, emperyal güçlerin Kürtleri İslâm câmiasından ayırma “plan”ı olduğuna dikkat çeker. Bunun ayrılığa ve bölünmeye sebebiyet vereceği ikazında bulunur. (Eski Said Dönemi Eserleri, 107-110)
TEFRİKA FİTNESİNE KARŞI
Osmanlı’da hürriyet hareketlerinin yayıldığı dönemde istibdattan, antidemokratik tepeden inmeci baskıcı yönetimden kurtuluş çaresi olarak ortaya atılan formüllerden biri olan adem-i merkeziyeti en açık şekilde önerenlerin başında Sultan Abdülhamid’in yeğeni -ablasının oğlu- Prens Sabahaddin gelir.
Esasen, babası Mahmud Celâlettin Paşa’nın ülkeyi terk etmek zorunda bırakılması sonucu Paris’te yaşayan ve Avrupa’da dönemin kargaşasında Jön Türklerle yakınlaşıp o dönemde piyasaya sürülen “Osmanlıcılık”, “Türkçülük” ve “İslâmcılık” akımlarına mukabil çözümü entelektüel “ferdiyetçi fikirler”de ve yine bir “Batı reçetesi” olan “adem-i merkeziyetçilik”te gören Prens’in tezlerinin temelini “Anglo-Sakson adem-i merkeziyet” tezi oluşturur.