16 kez değiştirilmesine rağmen, “darbe anayasası”nı ve hâlâ hükümferma olan “darbe hukukunu ve mevzuatını değiştirmek yerine “başkanlık sistemiyle yeni vesayetler getirilmek isteniyor.
Bilindiği gibi önceki yasama döneminde de, büyük beklentiler ve “yeni demokratik anayasa” vaadiyle kurulup uzun süre çalışan Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu, AKP’nin “Türk tipi başkanlık” paravanında “tek adam yönetimi” önerisiyle kilitlenmişti. Düşülen vartada, daha evvel “Başkanlık önceliğimiz değil” diyen Başbakan’ın, Cumhurbaşkanı’nın “iki başlılık olur” çıkışıyla “yeni anayasa” ön görüşmelerinde “başkanlığı” yeniden sokuşturmasıyla mesele başka zemine kaydırılıyor.
Başkanlık dayatmasıyla “yeni anayasa” kişisel politik hesâplar ve plânlamalar üzerine bina edilerek yine akamete uğratılıyor.
İktidar partisi ve hükûmet sözcülerinin daha baştan “Uzlaşma Komisyonu’nda uzlaşılmaması halinde iki ayrı öneri milletin önüne gelir” ifâdeleri, peşinen “başkanlık sistemi”nin yer almadığı “anayasa taslağı”nın iktidar cânibince kabul edilmeyeceğini ortaya koyuyor. Her ne kadar, “şahıs için değil, sistem için” dense de, “şahıs uğruna sistem” olduğu her haliyle sırıtıyor…
“BAŞKANLIK ANAYASASI” DAYATMASI
Görünen o ki, demokratik, insan hak ve hürriyetlerini temel alan, vesâyetlerden arınmış “yeni demokratik anayasa” çerçevesi, “başkanlık rejimi”yle zehirleniyor. “Darbe anayasası”nın bahşettiği cumhurbaşkanı yetkilerini daha da arttıran, temel hak ve hürriyetleri kayıtlayan, kutuplaşmayı daha da derinleştiren, siyasetin üstünde hakem rolünde olması gereken cumhurbaşkanını siyasetin içinde bir aktör haline getiren “partili başkan”la “otoriter devlet”e gidiş hızlandırılmak isteniyor.
Yürütmeyi ve millet irâdesinin temsilcisi Meclis’in temsil ettiği yasamayı başkanın emir ve kontrolüne alan, devleti öne çıkararak “başkanlık anayasası” halkın önüne konulacak.
“Plân”a göre, halkın yüzde 60-70’inin, hatta AKP’li seçmenin yüzde 55’inin “başkanlığı” istemediği anketlerle ortada. “Bütün sorunların ‘Türk tipi başkanlık’la çözüleceği” telkiniyle öncelikle Meclis’te 330 oy bulmaya çalışılıp “referanduma” gidilecek.
Bu olmazsa, “parlamenter sistemin iflâs ettiği” polemikleri, medya propagandaları ve algı operasyonuyla 1 Kasım’dakine benzer şekilde erken seçime gidilecek.
“Bu milleti hâlâ darbe anayasalarına mahkûm edenler, bunun hesabını veremezler” çıkışıyla daha şimdiden muhalefetin suçlanmasının maksadı bu.
Hülâsa, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı Kılıç’ın dikkat çektiği gibi, “100 yıla yaklaşan katı, baskıcı, dayatmacı ve vesâyetçi seküler anlayış yerine evrensel hukuka entegre olmuş demokratik, özgürlükçü, müzakereci bir sistem kurulması beklenirken, millet renkleri değişmiş yeni vesayet odaklarının işgaliyle karşı karşıya.”