AKP iktidarında ülkenin apar topar derhal seçime sürüklenmesi,
siyasî ihtirasların tahrikiyle, topyekûn bölge ve Türkiye
üzerindeki “emperyal projeleri”nin uzantısı olduğu görülüyor.
Önce “çözüm süreci” paravanında devletin/hükûmetin millet
irâdesinin temsilcisi Meclis’i bir tarafa bırakarak terör örgütü
elebaşlarıyla “müzakeresi” yanlışına düşürüldü. İstihbarata,
İmralı, Kandil ve Avrupa’daki terör örgütü temsilcileri arasında
aracılık ve “mektupçuluk” yaptırıldı.
Örgüte bırakmakla Doğu ve Güneydoğu’da birçok mahalde hâkimiyetine göz yumulup, kimlik kontrolüne, haraç toplamasına, bayrak indirmesine, mezarlık açıp heykel dikmesine, mahkeme kurmasına, adam kaçırarak militan devşirmesine seyirci kalındı. Bölgede “özerkliği” ilân etmesine varan süreçte PKK güçlendi, uluslar arası alanda “meşrûiyet” kazandırıldı.
O denli ki, son birkaç yılda “çözüm süreci”nde teröristlerin yurdu terk edip silâh bırakması bir yana, iktidar medyasının da itirafıyla resmî raporlara göre 80 bin silâhın yurt içinde depolandığı, on binlerce militan ve sempatizanla şehirlerde kitlesel ayaklanma yapacak güce eriştiği ikrar ediliyor…