15 Temmuz “darbe girişimi”nin ardından ilân edilen OHAL’ın
âcilen Melis’in önüne getirilerek ikinci kez üç ay uzatılması, bu
paravanda güdülen siyasi hesâpları ve projeleri sözkonusu
ediyor.
Öncelikle, 2 Ocak’taki son Bakanlar Kurulu toplantısının ardından
OHAL’ın uzatılmasına ilişkin bir soruya, hükümet sözcüsünün, “OHAL
lâf olsun diye çıkarılmış bir karar değildir; bugünkü Bakanlar
Kuruluna gelmedi. Belki önümüzdeki hafta gelebilir, bu hafta
gelmedi” açıklamasından bir gün, Başbakan’ın OHAL kararının
Meclis’e sunulmasıyla ilgili “Bu hafta” ifâdesinden birkaç saat
sonra 3 Ocak günü AA’nın 15.27’de geçtiği haberde “kararın Bakanlar
Kurulu tarafından bugün alındı” denilmesi, bu fevkalâde önemli
kararın da görüşülmeden “kağıt üzerinde alındığı”nı gösterdi.
Üzerinden beş buçuk ay geçmesine rağmen, daha iki hafta süresi varken, kamuoyunda konuşulmadan, tartışılmadan Meclis’ten, iktidar partisi milletvekillerinden ve hatta bakanlardan ve hükümet sözcüsünden gizli tutulan “Başbakanlık tezkeresi”nin aynı gün apar topar Meclis’in gündemine sokuşturulup geçirilmesi, OHAL’ın uzatılması oldu bittisini ele veriyor.
“DARBEYLE MÜCADELE” GEREKÇESİ
OHAL için ileri sürülen “gerekçeler”in başında “darbe girişimiyle mücadele” gösteriliyor. Bu “gerekçe”yle 5.5 ayı aşan sürede aylık OHAL döneminde çıkarılan kanun hükmündeki kararnâmelerle (KHK), Millî Eğitimden Emniyete, yargıdan Diyanet’e kamuda 83 binden fazla 45 kamu çalışanının görevinden ihraç edilmiş. Soruşturmalarda toplam 104 bin vatandaş hakkında işlem yapılıp 42 bine yakınının tutuklanarak cezâevlerine konulmuş.