FP’nin kapatılmasında etkili olduğu belirtilen Kavakçı’nın “ABD vatandaşlığı”, bir Türkiye büyükelçisinin ABD ile Türkiye çıkarlarının çatıştığı konularda Türkiye’nin tezlerini ve millî menfaatleri nasıl savunacağı tartışılırken, Meclis’teki “yemin krizi” de çarpıtılıyor.
Yüz binlerce vatandaşın fişlendiği, milyonların mağdur edildiği 28 Şubat “postmodern darbe” sürecinin iç yüzü, devletin derin dehlizlerinde karanlıkta hâlâ duruyor. On sekiz yıl geçtiği halde, üzerinden sis perdesi duran “yemin krizi” de medyatik dezenformasyonlarla saptırılıyor.
ÖNEMLİ BİR FIRSAT KAÇIRILDI
Bilindiği gibi, genel seçimler sonrası 2 Mayıs 1999’daki milletvekili yemininde başörtülü olarak seçilen Merve Kavakçı’nın Genel Kurul Salonuna girmesi üzerine, yüzde 21’le birinci parti çıkan DSP’liler sıra kapaklarına vururken, bu partinin kadın milletvekilleri kürsünün etrafını çevirip Kavakçı’ya “Dışarı! Dışarı!” diye tempo tutmuştu. Ardından kürsüye gelen dönemin Başbakanı Ecevit, sinirli titrek bir sesle, “Hanımların başörtüsüne, giyimine, kuşamına, özel yaşamlarına hiç kimse karışmıyor. Burası devletin en yüce kurumudur. Burası devlete meydan okunacak yer değildir, bu hanıma haddini bildiriniz!” ifadeleriyle çelişkili ve çirkin tepkide bulunmuştu.
Aslında o gün büyük bir fırsat da kaçırılmıştı. Uzun zamandır ülkenin gündemine oturan ve bir insanî demokratik hak olan başörtüsü yasağı da Kavakçı’nın yeminiyle aşılabilirdi. Böylelikle hukuksuz ve kanunsuz başörtüsü yasağı yine partilerin uzlaşmasıyla Meclis’te aşılarak bir tabu yıkılır, demokrasi ve özgürlükler kazanırdı. Lâkin bu fırsat göz göre göre kaçırıldı.