Ankara’nın bütün itiraz ve katılma ısrarlara rağmen ABD
öncülüğünde Rakka operasyonu Türkiye’siz başlarken, Trump’ın
ziyareti sonrası Suudi Arabistan’la Katar arasında başlayan kriz ve
ardından İran’daki terör saldırıları küresel güçlerce topyekun
bölgede mezhebi ve etnik çatışma ve iç savaşın hedeflendiği
tesbitlerini doğruluyor.
Vaziyet, en son 31 Mayıs’taki MGK bildirisinde, “Türkiye’nin
beklentisi gözardı edilerek, ‘Suriye Demokratik Güçleri’ kisvesi
altında faaliyet gösteren PKK/PYD-YPG terör örgütüne uygulanan
destek politikasının dostluk ve müttefiklikle bağdaşmayacağı”
ifâdesiyle vurgulanmıştı.
Vakıa şu ki, Washington’ın Türkiye’nin “terör örgütü” olarak saydığı PYD/YPG’ye önce ağır silâh desteği emr-i vakisinde bulunup ardından Rakka operasyonunda işbirliğine gitmesiyle Türkiye resmen tecrid edildi.
Gelinen safhada, “YPG’ye ağır silâh verilmemesi” ve “Rakka operasyonuna ortak edilmemesi” talepleri reddedilen Ankara’nın bu kez “Operasyonun kiminle yapıldığı önemli değil, kimin orada kalacağı önemli” çarkıyla “en azından operasyon sonrası Rakka’nın PYD/YPG’ye bırakılmaması” temennileriyle kalması çarpıcı.
STRATEJİK PROJELERİ HESÂBINA
Bu açıdan 2 Haziran’ı 3 Haziran’a bağlayan gece Rakka operasyonunun başladığını bildiren Başbakan’ın “Bu konuda her düzeyde rahatsızlığımızı ifade ettik. Onlar da bize bunun bir seçim olmadığını, mecburiyet olduğunu ve bu operasyon sonrası PYD/YPG ile ilişkilerin uzun süreli devam ettirilmeyeceğini, taktiksel bir iş birliği olduğunu söylediler ve gereken güvenceleri verdiler” sözleri dikkat çekici.
Başbakan’ın ifâdesiyle, “verilen güvence”, kullanılacak silâhların daha sonra ülkemizde terör gruplarının eline geçmemesi ve terör faaliyetlerinde güvenlik güçlerimize, vatandaşlarımıza karşı kullanılma ihtimalinin doğmaması.
Bilindiği gibi daha önce Fırat Kalkanı Harekâtı sonrası PYD/YPG’nin Fırat’ın Batısı’ndan tamamen çekileceği, Münbiç’i boşaltacağı ve bu örgüte silâh desteğinin “IŞİD’le mücadele için hafif silâhlarla kalacağı” teminatı verilmişti.
Ne var ki, ABD ve öteden beri bölgeye musallat olan emperyal ülkelerin şimdiye kadar verdikleri hiçbir “güvence”yi yerine getirmedikleri, olup bitenlerle ortada. Kaldı ki, YPG’ye verilen silâhların yarın Türkiye’ye çevrilmeyeceğinin ve başta IŞİD olmak üzere bölgedeki diğer radikal silâhlı örgütlerin eline geçmeyeceğinin hiçbir teminatı yok…