Afganistan ve Irak işgal ve istilâsında olduğu gibi ABD ve İngiltere’nin başını çektiği “küresel işgal ve savaş koalisyonu”nun, okyanuslar ötesinden, binlerce kilometreden gelerek müdahale ettiği ve en son Rusya’nın karıştığı Suriye’deki kargaşanın ağır faturası da Türkiye çıkıyor.
Bu durum, öncelikle Batılı global güçlerin hegemonya ve çıkarları adına Türkiye ile Rusya’nın bölgesel güçler olarak bir araya gelmesini bir türlü hazmedememesinden kaynaklanıyor.
Bilindiği gibi merhum Başvekil Menderes’in Rusya ile ekonomik ve ticarî ilişkileri geliştirmesine karşı Rusya ziyaretinden iki hafta önce başta İngiltere ve Amerika’nın desteklediği 27 Mayıs kanlı ihtilâli yapılmıştı. Keza merhum Demirel’in Rusya ile önemli sanayi tesislerini ve fabrikaları açmasının ardından 12 Mart muhtırası dayatılarak Adalet Partisi hükûmeti alaşağı edilmişti. En son iki ülke arasında “asrın projesi” olarak nitelendirilen “mavi akım projesi” akamete uğratıldı.
Son “uçak düşürme krizi”, Türkiye’nin Rusya ile ilişkileri geliştirmesinden rahatsız olan mihrakların bir defa daha iki ülkenin arasını arasının açılması oyununu oynadıklarını ortaya koyuyor.
CİDDÎ EKONOMİK KAYIPLAR
Gerçek şu ki, mânevî kayıplar bir yana; ekonomistlerin ifâdesiyle, Rusya ile arasının açılmasından en çok Türkiye zarar görüyor. En evvel Türkiye’nin ekonomik çıkarları tehlikeye giriyor.