Tarafların uzlaşamaması üzerine Cenevre–3’teki Suriye
müzâkerelerinin 25 Şubat’a ertelenmesiyle ülkedeki iç savaşın
kargaşasının azdığı vahamette ülke genelinde çatışmaların
durdurulması kararı, “ateşkes” ilânı ve iç savaşın sona ermesi
açısından ümit verdi.
Evvelâ hangi sâikle olursa olsun, Suriye’de “ateşkes”e zemin
hazırlayacak, ardından kanı durdurup barışın yolunu açacak
“çatışmaların durdurulması” çağrısı fevkalâde olumlu bir
gelişme.
Suriye Politika Araştırma Merkezi’nin verileriyle, 500 bin sivilin öldüğü, nüfusunun yüzde 11’nin öldüğü ya da yaralandığı Suriye’de barış için öncelikle iç savaşın durması şart…
“ATEŞKES”İN SINAVI
Açıklamada, çatışmaların durması için sözkonusu destek grubunun, BM himâyesinde ve Rusya ile ABD eş başkanlığında “ateşkes görev gücü” kurduğu ifade edilerek, “Suriye’de gerekli istişârelerin sonrasında hükümetin ve muhaliflerin onaylamalarının ardından ateşkes bir hafta içinde start alacak. Grubun bu görev gücü ateşkes için metotlar geliştirecek” ifadesi dikkat çekici.
Doğrusu, ülke çapında silahların susmasını sağlayacak şiddetin azaltılması perspektifinde kararında başta IŞİD, Nusra Cephesi veya BM Güvenlik Konseyi’nin terör örgütleri listesinde yer alan diğer gruplarla mücadelenin vurgulanması, sürecin en kritik safhasını oluşturuyor.
Zira onlarca yabancı istihbarat servisi ajanlarının cirit attığı ülkede, çoğu yine emperyal güçlerden destek alıp birer taşeronu olan örgütlerin eylemlerini sürdürmeleri halinde “ateşkes”in ve “barış”ın ilk ve önemli adımı sayılan “çatışmazlık süreci”nin başarılıp başarılmayacağının göstergesi olacak.
Bu arada her ne kadar Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’un, ülkesinin Suriye’deki terör örgütlerine hava operasyonlarını sürdüreceğini yinelemesi; buna mukabil Amerikan Dışişleri Bakanı Kerry’in, “Esad ülkede kalmakta ve liderlik etmekte kararlılık gösterirse Suriye’de barış olamaz” görüşünü tekrarlaması, Suriye’deki “geçiş süreci”ne dair çıkmazı bir defa daha açığa çıkarsa da, “Münih kararı”, en azından kuşatma altındaki bölgelere insanî yardım ulaştırılması açısından kayda değer.
Bütün bunlara rağmen, Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsünün Türkiye’nin Suriye’ye askeri müdahaleye hazırlandığını ve Silâhlı Kuvvetlerin Suriye topraklarında aktif eylemler gerçekleştirmek için gizli askerî müdahale plânına dair ciddî işâretlerin çoğaldığını iddia ettiği, Suudi Arabistan Savunma Bakanı Müsteşarının “Suriye’ye kara operasyonuna katılmaya hazır oldukları”nı söylediği vartada, mevzubahis “çatışmazlık kararı” büyük önem taşıyor…