Sonra Türkiye, ecnebilerin küresel egemenlik ve enerji çıkarları hesâbına, 911 kilometrelik sınırı bulunan, onlarca silâhlı örgütün kıyasıya çarpıştığı, yüzlerce yabancı istihbarat servisinin cirit attığı iç savaş kaosundaki sonu belirsiz Suriye bataklığına girse o girdaptan çıkabilecek mi?
Paris saldırısı sonrası, Ankara’nın Suriye’deki iç savaş belâsına atılmaya teşne politikalarının iflâsı bir defa daha ortaya çıkıyor.
Bilindiği gibi, Rusya’nın Suriye’de inisiyatifi ele almasıyla “Suriye politikası”nın fiyaskosunun açığa çıkması üzerine, 1 Kasım seçimlerinin ardından Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, yeniden “Suriye’ye askerî operasyonla kara harekâtı”ndan dem vurulmaya başlandı.
Doğrusu, Ankara’nın “Suriye sorunu”nu küresel mesele haline getirme ısrarının maslahatı anlaşılmış değil. Zira tıpkı Irak’a olduğu gibi, en uzun sınırının olduğu komşusuna herhangi bir askerî operasyondan en fazla Türkiye zarar görecek ve görüyor.
Gerçek şu ki, küresel ağababalarından aldıkları “yıkıp yakma görevi”yle girdikleri ülkeleri çökertmeyi hedefleyen El Kaide örgütleri ve IŞİD’, Suriye’de de “İsrail’in hâmisi” küresel zâlim güçlerin menhus maksadına hizmet ediyor.
Yıllardır dünyanın dört bir yanından devşirilen militanların iç savaştaki Suriye’de şehirleri, köyleri, barajları, fabrikaları, sanayi tesislerini, stratejik merkezleri tahribine seyirci kalan küresel güçler, şimdi de “terörle/IŞİD’le mücadele” bahanesiyle bu ülkeyi bombalamayı hedef haline getirmiş.