Sömestr tatilinin bitmesiyle okullar ikinci yarıyıl başlarken,
dönemin Başbakanı ve Millî Eğitim Bakanlığı tarafından âlây-ı vâlâ
ile “eğitim sistemimizde çığır açacağı” iddiasıyla 2010’da
başlatılan “Fatih projesi”nin de fiyasko ile sonuçlandığı ortaya
çıktı.
“Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi (Fatih
Projesi)”, olarak bütün örgün eğitim kurumlarını kapsayan “tablet
projesi”nin -Ekim 2015’e kadar- sadece yüzde 14,33’ü
tamamlanabilmiş.
Seçim meydanlarında, “eğitimde devrim” olarak propaganda edilen “proje”nin öğrencileri bilimin esası olan kitap, kalem ve defterden soğutup sanal âleme hapsedeceği, “kitapsız eğitim”le eğitimi ütopik hale getireceği sakıncalarına hiçbir ikna edici açıklama getirilmezken, AKP hükûmetinin eğitimdeki “en iddialı projesi”ne dair bir çok usûlsüzlük, yolsuzluk şâibesine Meclis araştırması yapılması isteniyor.
Bursa milletvekili Dr. Ceyhun İrgil’in verdiği soru önergesinde, bitirilmesi önce dörtten beş yıla, ardından yedi, şimdi de sekiz yıla -2018’e- uzatılan ve 8.5 milyar lira bütçe ayrılan “proje”nin, elektronik tahtalarla tabletler arasındaki uyumsuzluk, teknik şartnâmelere uygun olmayan malzeme kullanımına dikkat çekiliyor. Teknolojik bir eğitimden söz edilemeyeceği ifâde ediliyor.
Önergede, 2015 yılı için projeye “1 milyar lira bütçe ayrıldığı” kaydedilerek, bazı aşamaları yargıya taşınan “proje”nin bitirilme tarihinin sürekli ertelenmesinin usûlsüzlük ve yolsuzluk gerekçesi ile açılan soruşturmaların müfettişler tarafından bilinçli olarak kapatılmasının sebebi soruluyor. Yapılan usûlsüz iş ve işlemlerin tesbit edilmesi amacıyla bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerektiği belirtiliyor.
Kalabalık sınıflardan, ezberci, bol ödevli garip müfredattan, öğretmen ve teknik yetersizliğe kadar eğitim sisteminin devâsa problemler çözülmüş değil.
Bari, beş yıldır 44.449.478,55 lira harcandığı halde hâlâ yüzde 14.33’ü ancak tamamlanabilen “tablet projesi”nin akameti araştırılsın…
250 bin polisten 60 bini “temizlenmiş”!
Siyasî iktidara yakın medyada “Emniyet’te paralel temizlik tamam” başlıklı “haber”e göre, 17-25 Aralık darbe girişiminde aktif rol oynayan ‘örgüt’ün emniyet kadrolanması çökertilmiş. 250 bin kişilik emniyet teşkilâtında 60 bin ‘çürük elma’ tek tek ayıklanmış.” Yani mahkeme kararıyla ve savcıların yazılı tâlimatıyla sözkonusu operasyonlarda “adlî kolluk” olarak görevlendirilenlerin yanı sıra ülkedeki polislerin dörtte biri “paralellik” suçlamasıyla “temizlenmiş.”
En vahimi de, “pramit yapılanma darmadağın” ve “organize suç işleme kabiliyeti yok oldu” ara başlıkları altında yolsuzluk, hırsızlık ve rüşvet soruşturması ve operasyonları “darbe” olarak çarpıtılıp 60 bin polis “devlet içinde devlet kurmak” ithamıyla töhmet altında bırakılıyor.
Bu durum, “Hiçbir günâhkâr başkasının günâhını yüklenmez” meâlindeki Bediüzzaman’ın “birisinin hatasıyla başkası, partisi, akrabası, kardeşi, hânedanı, çoluk çocuğu mesul olmaz” mânâsını tefsir ettiği (En’âm 164, İsrâ 15, Fâtır 18, Zümer 7) âyetinin hükmünü hakikatini bir defa daha okutturup tesbit ve tasdik ediyor. (Emirdağ Lâhikası, 250.253)