Meclis eski Başkanı’nın “Hâkimler, görevlerinde bağımsızdırlar.
Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin
kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve tâlimat veremez;
tavsiye ve telkinde bulunamaz” ibâresiyle yargı bağımsızlığını
teminat altına alan “Anayasanın 138. maddesi ölmüştür”
açıklamasıyla, Türkiye’de yargı bağımsızlığının yok edildiği
herkesin mâlumu…
“AZ ŞÜPHELİ” TÂKİPLİ “GRİ MEMUR”!
Gerçek şu ki, Anayasa Mahkemesi eski Başkanı’nın “En büyük hasar, toplumun vicdanı olan yargının intikam aracı olarak kullanılmasıyla hukuk güvenliği alanında oluyor. Yargının anayasa, yasa ve vicdanî kanaat sonucu oluşması gereken yorum ve kararları kendini bağımlı hissettiği vesâyet odaklarının emir ve direktifleri doğrultusunda seleksiyona tabi tutuluyor. Ağır bir vicdan yolsuzluğu suçu işleniyor” özeleştirisiyle yargının berhava edildiği çürüme devam ediyor.
Yine yargının en üst kurulu HSYK Başkanvekili’nin, “yargı dünyasının kara dönemi” nitelemesiyle “Yargıya güven günümüzde yüzde 30’lara gerilemiştir; yargının sopa gibi kullanıldığı, belli amaçlara âlet edildiği 93 yıllık Cumhuriyette bir başka dönem yok. Türkiye bu utanç dönemini ilk defa yaşıyor” hayıflanmalı tesbiti duruyor.