Türkiye, seçim sonucunda bile bile inadına kargaşa ve kaosa
sürükleniyor…
Cumhurbaşkanı’ndan Başbakan’a, “Siyasî hayatımıza mal olsa da”
deyip “çözüm süreci”nin tasfiyesiyle bile bile az(dırıl)an terörün
tırman(dırıl)dığı vetirede, özel okullara baskınlar düzenlenmesi,
iktidara yandaş olmayan ve sermayeye operasyonların yapılması
dikkat çekici.
Gerçekten, birçok il ve ilçede şehirler harap edilip sokağa çıkma yasağının konulduğu, bölgenin önemli bir kısmında “olağanüstü hal” uygulamalarının sürdüğü, şehid cenâzeleri geldiği vartada, üniversiteden ana okula kadar eğitim yuvalarına ve iktidarı eleştiren medyanın baskınlar neden? Millî Eğitimin devasa sorunlarını çözmek yerine, özel eğitim kurumlarının ve medyanın demokrasinin inkıtaa uğratıldığı dönemlerde bile yapılmayan baskına uğraması, bir siyasî “proje”nin sonucu. 7 Haziran’da tecelli eden millet irâdesinin yok sayılması, yeni seçilen Meclis’in âdeta çürütülüp devre dışı bırakılması, seçim öncesi bir “siyasî proje”yi ortaya koyuyor...
“KORKU SİYASETİ”YLE…
Mâlûm, “çözüm sürec”ini yürütmekle görevli Başbakan Yardımcısı, HDP Eşbaşkanının “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışının Cumhurbaşkanı’nın tahrik ettiğine bağlamıştı. Ardından Sağlık Bakanı, açık açık “Başkan seçilseydi kaos olmazdı” demişti. En son Başbakan’ın “Bir-iki puan oy daha bize verilseydi ‘çözüm süreci’ devam edecekti” sözleri, apar topar “tekrar seçim”e gidilmesinin maksadını açıkça ortaya koyuyor.