Eğitimdeki gerilemelere karşı, Milli Eğitim Bakanı, tek bir
kritere bakılarak Türkiye’nin eğitim durumunu değerlendirmenin hata
olduğunu ileri sürüp “Türkiye eğitime daha çok önem verip daha
fazla kaynak ayırıyor, çok daha iyi durumda” dese de, raporun
sonuçları vaziyeti ortaya koyuyor.
Zira halen şehirlerde bile 40-50 kişiye varan kalabalık sınıflarla,
yüz binlerce öğretmen atanmayı beklerken öğretmensizlikten yıl boyu
boş geçen derslerle, ödenek eksikliği ve yokluğuyla çeşitli adlar
altında yakıt-temizlik paralarının toplanmasıyla eğitimde maddî
kaynakların yetersizliği ortada.
Keza araştırmalara göre eğitimin bel kemiği öğretmenlerin maaşları yoksulluk sınırının neredeyse yarısı. Yüzde 83’ü borçlu, yüzde 13.3’ü icra tâkibinde olan öğretmenlerin geçinebilmek için pazarlama-satıştan boya-badanaya, tâmirat işlerinden şoförlüğe, garsonluktan müzisyenliğe ikinci bir iş yapmak zorunda kalmaları, eğitimin önemli sorunlarından.
KHK’LARLA MİLLÎ EĞİTİM’DE KIYIM!
Bunlarla beraber, sistem değişikliklerinin yanısıra, on binlerce öğretmenle eğitim yöneticisi ve çalışanın “havuz”a alınmasının ve ihraçların eğitimdeki çöküşte büyük payı olduğu görülüyor.