Demirel, özel görüşmelerde günümüzde çağdaş insanî değerler sırasına geçen bilhassa demokrasi, hak ve hürriyetler, hukukun üstünlüğü ekseninde sosyal mevzulara dair değerlendirmelerinde mutlaka Asr-ı Saadetten misallerle Bedüzzaman’dan atıf ve tasdik edici cümleleri nazara verirdi.
Gazetemizin Genel Yayın Müdürü Kâzım Güleçyüz’le, hastalığının ilerlediği sıralarda -7 Şubat 2014’te- Güniz Sokak’taki son görüşmelerimizden birinde, bu bağlamda Yeni Asya câmiasının hizmetlerini takdirle, ülke meselelerine yine Risalelerden paragraflarla ve teyidlerle aktarmıştı.
Odasına girmeden görevlilerin enfeksiyona tedbiren el sıkışmama talebine rağmen elini uzatıp beklediği halde bizim elimizi uzatmadığımızı görünce, kapıda gözleyen özel doktoru Aylin Hanıma bakıp gülerek, “Bunlar yasakçı, yasak koydular!” esprisini yapmış; bizim “konuşan Türkiye’den yasakçı Türkiye’ye!” karşılığını vermemizle daha sohbet başlamadan samimi bir ortam oluşmuştu.
Görüşmede ilk sorduğu, o günlerin hararetli gündeminin başında gelen “AKP/hükûmet ile cemaat” tartışmasındaki son tasfiyeleri ve baskıları kastederek, “Size bir şey var mı? Size de dokundular mı? Yeni Asyacılar ne yapıyor?” sorusuydu.
Bizim “Şimdilik bir şey yok” cevabımız üzerine, “Yeni Asyacılar gayr-ı nizâmî iş yapmaz…” girişinden sonra bugün hakikati daha bâriz bir biçimde ortaya çıkan, “Tasfiye işine gidildiğinde adâlet yok demektir. Tasfiyeler, görevden almalar, Devlette kural var. O kurallar belli. Bu ortadan kalktığı zaman fetret olur. Fetret dönemini yaşıyoruz…meşrûiyet dışına çıkılmaması