Son beş ayda Başkent’in üçüncü kez kalbinden vurulması,
Ankara’nın terörle mücadeledeki istihbarat ve güvenlik zâfiyetini
ve terörle mücadeleyi bir defa daha ortaya çıkarıyor.
Esasen son dönemde Güneydoğu’da ilçe ve mahallerde sokağa çıkma
yasağında devam eden operasyon ve çatışmalarla iki yüzden fazla
asker ve polisin peşpeşe şehid edilmesi, Sur, Cizre, Silopi ve
İdil’in ardından Nusaybin, Yüksekova ve Şırnak’ta sokağa çıkma
yasağıyla operasyonların başlatılması üzerine halkın kentleri
boşaltıp evlerini terkiyle, terör zaten ülke gündeminin
başındaydı.
Ancak 20 Temmuz 2015’teki 33 vatandaşın can verdiği Suruç saldırısından, 10 Ekim’de 103 sivilin katledildiği Ankara Gar’ı önündeki canlı bomba patlamasından, 12 Ocak 2016’da 15 kişinin İstanbul Sultanahmet saldırısından ve 17 Şubat’ta “Ankara’nın kalbi” olarak nitelendirilen, kuvvet komutanlıkları yanıbaşında 33 kişinin öldürüldüğü askerî servis araçlarına bombalı araç patlamasından sonra, önceki gün 37 sivilin katledildiği 13’ü ağır 125’nin yaralandığı seyir halinde patlayıcı yüklü araçla yapılan Kızılay bombalaması Türkiye’nin tam bir terör felâketine sürüklendiğini gösteriyor.