AB Bakanı’nın peşinen tanımayacağını bildirdiği Avrupa Parlamentosu (AP) “Türkiye raporu”nda demokrasi ve hukuk devleti alanlarındaki gerilemede yargı bağımsızlığının gereğine dikkat çekiliyor.
Aslında AB’den önce Türkiye’nin içinden de yargının bağımsızlık ve tarafsızlığını yitirdiğine dair ciddî ikazlar gelmişti.
Evvela Meclis eski Başkanı Çiçek’in, yargı bağımsızlık ve tarafsızlığını ve anayasal teminat altına alan, “hiçbir organ, makam, merci veya kişinin, yargı yetkisinin kullanılmasında mahkemelere ve hâkimlere emir ve tâlimat veremeyeceği, tavsiye ve telkinde bulunamayacağı” hükmünü getiren “Anayasa’nın 138. maddesi ölmüştür” sözleri bunun tesbitiydi.
Keza AYM eski Başkanı Kılıç’ın, “En büyük hasar, toplumun vicdanı olan yargının intikam aracı olarak kullanılmasıyla hukuk güvenliği alanında oluyor. Yargının anayasa, yasa ve vicdanî kanaati sonucu oluşması gereken yorum ve kararları kendini bağımlı hissettiği vesâyet odaklarının emir ve direktifleri doğrultusunda seleksiyona tâbi tutuluyor. Ağır bir vicdan yolsuzluğu suçu işleniyor” yakınması, bunun ifadesiydi.
YENİ HSYK OPERASYONUYLA…
Geçtiğimiz süreçte, Emniyet istihbaratının tesbit ettiği onlarca canlı bombanın sınırdan geçtiğine dair bilgilere rağmen Başbakan’ın açık itirafıyla bombayla kendini patlatmadan “tutuklanmazken,” icâd edilen “mâkul şüphe” ile ve tek hâkimlik “proje mahkemeler”le iktidara meddahlık yapmayan medyaya hiçbir mâkul gerekçe gösterilmeden operasyonlar düzenleniyor.