YSK’nın “mühürsüz oy” itirazlarını reddi üzerine Anayasa Mahkemesi’den sonra iç hukuk yolları tükendiğinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne gidilecek.
Anayasa’nın 90. maddesindeki “Usulüne uygun yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası anlaşma hükümleri esas alınır” hükmüyle AİHM’in kararlarına Ankara uymak zorunda.
Zira bu anayasa kuralı, Türkiye’nin imza atıp peşinen kabul ederek uygulamasını taahhüd ettiği anlaşmalarla AİHM ve AGİT gibi mercilerin kararları anayasanın da üstünde iç hukuku bağlıyor.
Dokuz yıl AİHM yargıçlığı yapan, AİHM Yargıçlar Birliği Başkanlığına seçilen eski büyükelçi, milletvekili ve Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Rıza Türmen’in değerlendirmesiyle, öncelikle oylamadaki usulsüzlüklerden doğrudan etkilenen bir kitle adına müracaat edenlerin “mağdur statüsü”ne sahip olduklarının tesbitiyle “kabul edilebilirlik aşamasında” davanın kabul edilmesi bekleniyor. Ve “halkın kanaatini özgürce açıklaması” açısından süreçteki hak ihlâlleri iddialarına ilişkin AGİT Gözlemci Heyeti ile Venedik Komisyonu raporlarının mevzubahis “etkili başvuru hakkı”yla AİHM tarafından da dikkate alınması öngörülüyor…
ŞÂİBE DELİLLERİ GÜÇLÜ…
Keza referandumunun yasama organını yakından ilgilendirdiği, anayasa değişiklikleriyle cumhurbaşkanına kararnâmelerle yasama yetkisini kullanıp “yeni bir yasama organı” ihdas edilerek “yasamanın bir parçası” haline gelmesi, ayrıca “parti başkanı” olarak Meclis’i kontrol altına alması, konuyu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) çerçevesinde AİHM’nin bakacağı davalar kapsamına sokuyor.