Yıl sonu değerlendirmesi yazısı âdettendir, lakin kusuruma bakmayın. Doğrusu sevgili dostum ve meslektaşım Ahmet Şık’ın bir kez daha “tutsak alındığını” öğrendikten sonra hiç içimden gelmedi. Efkâr dağıtıp kafa toparlamak için belki ayran değil ama enfes çay ve kahvelerini içebileceğim kantincimiz ŞenolBuran da malum Silivri’de misafir.
***
Rivayet o ki, Nostradamus 2017’de Üçüncü Dünya Savaşı kehanetinde bulunmuş. En azından Nostradamus tutkunları öyle iddia etmekteler. ABD’de 20 Ocak’ta görevine başlayacak olan Donald Trump, gözünü dünyanın yükselen gücü Çin’e dikmişken, “acaba buradan bir dünya savaşı peydahlanır mı” diye sorup duruyoruz. O olmadı henüz kapanmamış Suriye yarası üzerinden bir ihtimal savaş çıkartılabilir mi? Kim bilebilir!
İnsanlık için “lanetli” 2016’dan kurtulmaya sevinemeden 2017’den papatya falları açmaya kalkışırken çekinmemek elde değil. Brexit sonrası bu sene Avrupa’da Hollanda, Fransa, Almanya gibi ülkelerde seçimler var. İran’da da öyle. Yeni ABD yönetiminin olası Ortadoğu, Rusya ve Asya politikaları kuşku kaynağı. Ve bizim memleket gelişmelerin göbeğinde.
Belki de liberal demokrasi fikrinin tabutuna çivi çakılırken, dünyamız 2017’de kâbusa uyanacak. Neoliberalizmin başka ne menem bir şey üretmesini bekliyordunuz bilmem. Bizim bildiğimiz her kâbusun yeni fırsatlar da yarattığı.
***
2017’de, tarihteki büyük sarsıntılar yahut dönüm noktası niteliğindeki vakaların ya 25’inci, ya 50’nci, ya 75’inci, yahut da 100’üncü yıldönümleri varmış meğer. 2017; misal “kimlik krizi” geçiren AB’nin Maastricht Anlaşması’nın 25’inci yıldönümüymüş. İsrail’in üç Arap ülkesinin ordularını darmaduman edip topraklarını ikiye katladığı Altı Gün Savaşı’nın 50. yıldönümü. Nazilerin tarihin çöplüğüne atılması için sonun başlangıcı sayılabilecek Sovyet halklarının şanlı Stalingrad zaferinin 75’inci yıldönümü. Dünyayı sarsan Bolşevik Devrimi’nin de 100’üncü yıldönümü. Haa bir de, Das Kapital’in yayımlanmasının 150’nci yıldönümüymüş…