Suriye sahasında IŞİD’in bir toprak parçasındaki halifelik olarak fiziken ortadan kaldırılmasının ardından enteresan bir ‘top çevirmeceye’ tanıklık etmekteyiz. Suriye’de rejim değişikliği hedefleri tutmayanlar açısından zaruri gibi görünen bu durum, şu sıralar ‘Afrin’ başlığı altında daha da belirgin. Afrin meselesinin Suriye’de siyasi süreci zorlayan Rusya Federasyonu’nun bu ay sonu Soçi’de düzenlemekte kararlı göründüğü Ulusal Diyalog Kongresi öncesine denk gelmesi tesadüf olmasa gerek.
***
Görünüşte kimin elinin kimin cebinde olduğu
meçhul, hayli karmaşık bir tablo var. Son gelişmelere
bakalım:
• Türkiye, ABD’nin YPG ve Arap
aşiretlerinden 30 bin kişilik ‘Sınır Koruma Gücü’ tesis
edeceği açıklamasıyla birden parladı. Ancak ABD’nin değil Rusya’nın
‘operasyon sahasında’ bulunan Afrin’e girmek
tehdidi savurdu. Kimileri bunu ‘kızım sana söyledim,
gelinim sen anla’ mesajı olarak, ‘ABD’ye dur
denildiği’ yorumu yaptı.
• ABD yönetimi Afrin için ‘bizim
operasyon alanımız değil’ mesajı verip topu Rusya’ya
‘yuvarlamışken’, bir gün sonra Pentagon, Suriye’nin
kuzeyinde ‘Sınır Koruma Gücü’ yerine
sığınmacıların dönüşü vs gerekçelerle bezenen ‘Yerel
Güvenlik Gücü’ kuracağını duyurdu. Pek çokları da
bunu ‘geri adım’ olarak algıladı.
• Rusya’nın ‘operasyon bölgesi’
Afrin üzerinden günlerdir ABD’ye öfkeli sesler çıkartarak iç
kamuoyunun ‘milli damarlarına’ oynayan Ankara,
‘muzaffer görünümle’, Genelkurmay Başkanı
Hulusi Akar ile MİT Müsteşarı
Hakan Fidan’ı Moskova’ya yolladı.
***
Kanımca işin bityeniği ABD Dışişleri Bakanı
Rex Tillerson’ın ‘Suriye stratejisini’
etraflıca duyurduğu son açıklamasında. Tillerson’ın NATO müttefiki
olarak ‘Türkiye’yi anladıklarını’ belirttiği
konuşmasındaki malumun ilamı şöyleydi:
• ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde YPG
üzerinden askeri işgali kalıcı. ‘Esad
kötü’, o yüzden rejim değişikliğinden vazgeçilmedi.
ABD’nin yeni ÖSO’su YPG. Asli hedef İran’ın nüfuzunun kırılması. Ve
tabii Astana ile başlattığı süreci Soçi’ye taşımaya çalışan
Rusya’nın ‘biat etmesi’ esas.
Tabii Tillerson bunları ‘yeniden
canlanabilecek’ IŞİD’le mücadele, Esad’ın
‘acımasızlıkları’, yerel güç olarak YPG ile çalışmanın
ehemmiyeti, ‘sığınmacıların dönmesi’, hiç de
ABD’nin lehine olmayan uluslararası çerçeve ve BM Güvenlik Konseyi
kararları ile işlemeyen Cenevre süreciyle bahanelendirdi. ABD
yönetiminin becermediği/ beceremediği ne varsa yani...
Tillerson’ın ‘Suriyelileri
Suriyelilerden daha fazla düşündüğü’ izlenimi
verirken haddinden fazla tutkulu bir resim çizdiği aşikâr. Hele
Irak’tan çekildikleri için radikal cihatçılığın patladığı
safsatasına atıf yapıp “Tarihin Suriye’de tekerrür
etmesine izin veremeyiz” demesi, insanın ağlayasını
getirmiyor değil.
***