Amerikalılar iki haftadır ‘jeopolitik’ ağırlığı yüklü bir konuk ağırlıyor. 21’inci yüzyılda hâlâ mutlak monarşi kalabilen Vahhabi krallığı Suudi Arabistan’ın 33 yaşındaki veliaht prensi Muhammed bin Salman’ı... MbS kısaltmasıyla anılan bu monark, ‘genç reformcu’ pazarlaması eşliğinde ABD’deki halkla ilişkiler turunda pek ‘sükse yaptı’. Malum Amerika’nın ‘diktatörü’ olmak ayrıcalık.
***
Petro-doların gözü kör olsun. MbS’ı,
hayretlerle izlediğim turunda kimler ağırlamadı ki!
Trump yönetiminin üst düzeyinden, Henry
Kissinger’a, Hillary Clinton’dan
Barack Obama’ya, Bill Gates’ten
Elon Musk’a, Lockheed Martin’den Walt Disney’e,
Harvard’dan MIT’ye ve hatta Hollywood yıldızlarına uzanan bir
kalabalık...
Tabii Amerikalılara, ‘İslamı güncelleyip
reforme edecek lider’, ‘ülkesinin büyük
modernleştiricisi’ diye sunuldu. ABD medyasına söyleşiler
‘saçtı’. Doğrusu bunların, Yemen’le ilgili üç beş kırık
eleştiriden öte zorlayıcı yanı yokken, MbS’ın zekâ seviyesini
gösterdi. Yine de faydalıydı.
***
Örneğin ABD yönetimlerinin Soğuk Savaş’ta
ektirdiği ‘gericilik tohumlarını’ sayesinde teyit ettik.
Vahhabi Selefiliği Müslüman dünyada Sovyetler’e karşı Batı istediği
için yaydıklarını söyleyiverdi. Bunu en iyi The Atlantic’te Jeffrey
Goldberg’le söyleşisinde somutladı:
“1979’dan önce fonlamak derken, Soğuk
Savaş’tan bahsediyorsunuz. Komünizm her yere yayılıyordu, Birleşik
Devletler, Avrupa ve bizi tehdit ediyordu. Mısır bu çeşit bir
rejime dönmüştü. Komünizmden kurtulmak için kimi bulduysak onunla
çalıştık. Bunlar arasında Müslüman Kardeşler de (İhvan) var. Onları
finanse ettik. ABD de finanse etti.”
Tabii MbS bugün artık İhvan’ı kendine
‘şeytan üçgeninin’ parçası bellemiş; ruhani liderini
‘Hitler’e benzettiği İran ile Sünni terör
gruplarının yanında İhvan’ı da koyuyor. Şu saptama ile:
“Demokratik sistemi kullanarak ülkeleri ele geçirip sonra da
her yerde gölge halifelik inşa etmeye çalışıyorlar ve bu yolla
hakiki Müslüman imparatorluğu kuracaklar.”
***