Türkiye’de ve hatta dünyada eşi görülmemiş barışçı ve demokratik
sivil protesto hareketi olan Gezi olaylarının hemen ertesiydi...
Bir grup meslektaş Ağustos 2013’teki Irak ziyaretimizde Dicle Nehri
kıyısında Bağdat’ın eskiden ne kadar masalsı olduğunu konuşuyorduk.
1970’lerdeki “petrol patlamasıyla” Saddam’ın şehri parklar, yollar,
otoyollar ve köprülerle donattığını.. Kaçınılmaz olarak
Türkiye’deki “otoyol ve köprü” söylemi düştü aklımıza. İçimizdeki
bir “büyüğümüzün” ikazıyla irkildik. Özetle şöyle dedi:
“O vakitler Saddam, Amerikan ve Körfez destekliydi, işler
yolundaydı. 1979’da İslam Devrimi’ni yapmış İran’ın üzerine
salındı, sekiz yıllık savaş ülkeyi tarümar etti. 1990’da bunu
tazmin gerekçesiyle Kuveyt’e saldırdı. Sonrası yarım işgal, kuzey
ve güneyde uçuşa yasak bölgeler, Irak’ın ambargolarla sarsılması,
11 Eylül’le ilişkillendirilmesi ve Amerikan işgali. Dua edelim de
bizim başımıza gelmesin. Esas o zaman ne yaparız..”
***
Aradan üç sene geçti. Maalesef alçakça bir darbe girişimi
sonrasında memleket toz duman içinde. Batılılarla elbirliği içinde
komşusunda kanlı bir savaşı besleyip büyüten, karambolde kendi
öfkeli çocuklarını kontrol edebileceğini zanneden, Kürt sorununu
yüzüne gözüne bulaştıran bir siyasi iktidar, kendi topraklarını iç
savaşın eşiğine taşıdı. Artık zayıflıklarını “milli birlik”
görüntüsü ile kapatmaya çalışanların ülkeyi nereye taşıyacağını
kestiremiyoruz. Ve son 14 senede ılımlı İslam yatırımından verim
alamamış Batı’nın, olası “hışmı” ile karşı karşıyayız.
***
Birbiri ardına itiraflar, darbe girişiminin arkasında Gülen Cemaati ve ABD yönetiminin bir kesiminin bulunduğuna işaret ediyor. Ancak amatörlüğü ve tuhaflığı bin bir soru ve komplo teorisine kaçınılmaz olarak kapı aralıyor. Avrupalılar biraz da bu yüzen “üç maymunu oynuyorlar”. Bu toprakların insanı için kendi Meclisinin bombalanıp namlunun sivil halka çevrilmesinin mealini anlamıyorlar. Diğer yandan, ılımlı İslam yatırımlarını boşa çıkaranların devrilmesine aslında hiç üzülmeyecekleri anlaşılıyor. Özeleştiri niyetine yansıyan “Erdoğan aslında ne kadar iyiydi ama değişti..” diye özetlenenler ve “timsah gözyaşları”...