Irak işgaline giden sürece
birliktelikleriyle damgasını vuran ikili, George W.
Bush ile Tony Blair olmuştu. Öyle ki,
aralarındaki samimiyet eşliğinde Batı medyasının kurduğu
‘finoluk’ ilişkisi dillerden düşmedi. Irak savaşı,
yalanlar eşliğinde Batı için yarattığı ahlaki çöküş bir yana, bu
ikili için ‘zaferle’ sonuçlandı.
‘Hedeflerine’ ulaştılar!
Suriye savaşında ise ‘hedeflerine
ulaşamayan’ bir başka ikilinin ‘birlikteliği’
belirmekte. Donald Trump ile Emmanuel
Macron.
***
Fransa’nın ‘liberal altın çocuğu’
ilişkinin temelini geçen sene 14 Temmuz Bastille Günü’nde Trump ve
eşi Melanie’yi Paris’te ağırlayarak atmıştı. 24
saatlik ziyaret, Trump’ın ‘hevesini kursağında
bırakmıştı’. Trump, hayran kaldığı Paris’in havasını bu hafta
Washington’da Macron’u ağırlayarak bir nebze ‘koklamış’
olsa gerek. Suriye sahasında kol gezen iki müttefik ülkenin
liderlerinin teması da bölge için tahayyüllerinin tezahürü
oldu.
Trump yine aynı nakaratı çığırdı: “Eve
dönmek istiyoruz, eve döneceğiz. Ama güçlü ve kalıcı bir iz
bırakmak istiyoruz. Macron’la görüşmelerimizin büyük bölümünü bu
oluşturdu.”
ABD ve Fransa’nın hele ortaklaşa dokundukları
yerde gül bitmediğini en son Libya’dan biliyoruz. Fakat anlaşılan
Macron, ülkesini Ortadoğu oyununa ABD safında daha da sokmak, yeni
sömürgeci hayallerini gerçek kılmak arzusunda.
***
Macron, ortak basın toplantısında Suriye
için hedeflerini “Suriyelilerin barış içinde yaşamasını garanti
etmek” diye koydu. Meşruiyet argümanı Paris’i Ocak 2015’te,
Bataclan’ı Kasım 2015’te kana bulamış cihatçı terörle savaş, marka
ismiyle IŞİD. Bu yüzden “Fransa’nın Suriye’deki
operasyonlarının ne zaman biteceğine dair tarih vermesi
imkânsızmış”.
Tabii ‘dehası’ ancak Trump’la birlikte
Suriye’ye Suudiler öncülüğünde Körfez’in işgal güçlerini sokma
hayaline yetebiliyor. Elbette para karşılığında. Hiç olmazsa Trump,
“Koruduğumuz zengin ülkeler çıkıp ödemesini yapmalılar”
diyecek kadar dobra.
***