Başbakan Ahmet Davutoğlu’na “Pelikan darbesiyle” yol verilmesi, Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef alan “sürekli darbe” halinin sadece son tezahürü. Davutoğlu; ünlü kitabı “Stratejik Derinlik”te etraflıca izah etmişti. Cumhuriyet yönetimi ve devrimleriyle yaklaşık yüzyıllık “yabancılaşma halinin” ardından, günümüzü “şanlı” geçmişle birleştirecek restorasyonla “dirayetliler rejiminin” tesisini hedeflemiş, kendisine de öncü rol biçmişti. O rejimin tesisi yolunda en tepedeki ilk “kurban” oldu.
***
Davutoğlu, “refiklere veryansın ederek” kenara çekilip “davaya”
biatla kendine yer bulabilir elbette, “ekibinin” işi daha zor.
Bedavadan kuruldukları köşeleri ve televizyon ekranlarında, “asayiş
berkemalmiş” gibi yapan “vasatlar güruhunun” ağlamaya başlamasına
şaşırmamalı.
Şimdilik Davutoğlu’nun altı ay önce tekrar seçim sayesinde elde
edebildiği yüzde 49.5’luk zaferine atıflar yaparak “Nasıl ve niye
görevden alındığını taban anlayamıyor” buyuruyorlar. Bazı “genç
siviller rahatsız”. Memleketin başını bin bir belaya sokmuş dış
politikanın tüm yükünün Davutoğlu’na atılmasına isyan ediyorlar.
“Bu işte bir terslik var” diye dil döküyorlar. Kimileri “milli
iradeye” atıflarla bezedikleri yazılarını “hocalarının halkın
oyuyla gitmediğini” belirterek pekiştiriyor. Hatta bilimsel takılıp
“gürül gürül akan nehirlere” atıfla “akıntıya karşı kürek çekilmez”
vecizelerine başvuranları çıkıyor.
Memleket ahalisinin algısını belirleme savaşı veren zevat “pür
komedi” olup çıktı. Onlara “Reis”in “Başkanlık sistemi bizim için
yeni değil, gelenekseldir” ilanından hareketle “Sultanlıkta
sadrazam kurban vermenin de gelenekselliğe” girdiğini anımsatmakla
yetinelim.