Müjdeli “normalleşme” hamlesi furyasına İsrail’in ardından Rusya da katıldı. Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı iktidar, kör hırslara dayanan ideoloji yüklü dış politikasıyla son beşaltı senede bizzat yarattığı “anomaliyi” pek güzel sergilemekte.
***
Önce İsrail... 2009 Davos’taki “One minute” balonu ve
2010 Mavi Marmara vakası, siyasal İslamcıların bölge hegemonyası
kurma projesinin ilk adımıydı. Arapların yarım yüzyıldır bir türlü
sindiremediği, bileğini de bükemediği İsrail’in üzerine basılarak,
Türkiye’deki tabana ve bölgeye karşı sürekli retorik
yükseltilerek“imparatorluk hayalleri” kurgulandı. Ancak kısa
süre kısmen tutan bu söylem, İhvan ideolojisi ile
donatılamayan “Arap Baharı”na çarparak yerle yeksan oldu.
Suriye, bu projenin mezara gömüldüğü yer olurken izlenen
politikalar tüm bölge ve küresel çapta radikal İslam tehdidini
açığa çıkartmaya hizmet etti.
İsrail ile altı yıllık diplomatik krize rağmen ticari ilişkilerin
gelişmesi bize iç siyasette“kullanım değeri” olmasaydı
çoktan “normalleşme anlaşmasının” yapılmış olacağını
işaret ediyor. Anlaşmanın siyasal İslamcılar açısından bir başka
ironisi var ki, bu“kullanım değerini” yerle yeksan
ediyor.
Türkiye son dönemde bölgede en sıkı müttefik olarak Vahhabi/Selefi
Suudi Arabistan’la hizalandı. Riyad, hem Mısır’da İhvan projesini
bitiren dalganın arkasında, hem de Filistin İhvan’ını yani Hamas’ı
küresel çapta yeniden “lanetli kılmaya” hizmet eden güç.
İsrail de Hamas’la birlikte İran’a karşı Riyad’la konjonktürel
ittifaka gitti. İsrail açısından varoluşsal tehdit algılaması
düşünüldüğünde eleştirmeye açık olmakla birlikte durum
daha “anlaşılır”. Ancak“siyonizmden” yani İsrail’in
kurucu ideolojisinden nefret eden Türkiye siyasal İslamcıları,
kendilerini ne tuhaf bir resimde buluyorlar. İsrail
ile “normalleşmenin” “Gazzeli kardeşlere yardım için
yapıldığı” gerekçelendirmesi ne feci sırıtmakta. Biatkâr AKP
tabanı için bile...
***