Dünyanın “liberal demokrasi” şampiyonu ABD’de “faşizmi” getireceğinden ürkülen Donald Trump; Küba’nın ebediyete intikal eden efsane lideri Fidel Castro’nun arkasından önce “diktatör” deme cüreti gösterdi. Sonra Obama’nın yarım asır sonra cesaretle giriştiği “normalleşmeyi” sürdürmek için Kübalılara şartlar koşacağını söyleyip aksi halde süreci gömme tehdidi savurdu.
Castro öldüğü için pek memnun olan Trump, Kübalıların bir aksilik çıkar diye karalar bağlayacağını zannediyor. İroniktir aynı şekilde memnun görünen liberaller Kübalıların karalar bağlamasına hayıflanıyor. Küba konusunda farkları olmaması talihin azizliği olsa gerek! Kübalılar, Trump’a boyun eğmeyecekleri gibi “farklı bir dünya tasavvurunu” masal zanneden liberallere gülüp geçebilirler. Şahsen modern zamanların en büyük devrimci/kurucu liderlerinden Fidel Castro’nun çizdiği yolda, büyük sapma göstereceklerini zannetmiyorum. Peki, niye?
***
Küba’da 4-5 yılda kurulan sandığın ötesinde kör topal örgütlenme ve sivil toplum kuruluşlarına dayalı Batı tipi liberal demokrasi yok. Katılımcı/doğrudan demokrasinin bulunduğu sosyalist deneyim var. Tıpkı ilki gibi mükemmel değil. Lakin yarattıkları değerler korunmaya layık, dönüştürülmeye açık. Bunları yapacak kıymetli insan malzemesi çok.
***
Küba için “bedava eğitim, sağlık...” diye sıralıyoruz da şu eğitim nelere kadir! Küba; ABD destekli diktatör Batista idaresinde en az dörtte biri okuma-yazma bilmezken, 1959 devrimi sonrası eğitim devrimi yaptı. Kırsal kesim eğitim tugaylarıyla adeta işgal edilirken, lüks turistik merkezler öğrenci yurtlarına dönüştürüldü. Ekonomik savaş ve ambargo/ abluka altında tıp okulları, laboratuvarlar, kütüphaneler kuruldu, on binlerce öğretmen yetiştirildi. Ortaya tarih, ekonomi, felsefe, coğrafya, bilim, edebiyat, güzel sanatlar ve yabancı dil öğrenme imkânlarını kullanan, yüzde yüze yakın okuma oranına ulaşmış, dünyaya eğitim ve tıp ihraç eden bir ülke çıktı.
Bilinçli insan dediğiniz soru sorar, kolay boyun eğmez. Açık ve demokratik tartışma ortamı olmadan zor var olacağına göre, Castro nasıl bir diktatörlük inşa etmiş olabilir? Bürokrasi ve bir zor aygıtı olarak devletin varlığı tek başına diktatörlük manasına gelmiyorsa...