Şaşkınlığa mahal yok. İsrail ile Türkiye ilişkilerini “normalleştirmek” için iki yıldır süren müzakerelerin sonunda geçen hafta Zürih’teki gizli toplantıda çıktığı söylenen ön anlaşma olur da sonuçlandırılırsa resmi tamamlayacak: “İflas eden Ortadoğu politikaları eşliğinde Rusya ve İran’la papaz olunması, Şanghay İşbirliği Örgütü ve Avrasya Ekonomi Birliği denilirken, Çin’le füze savunma ihalesinin iptali ve Batı/NATO şemsiyesine sığınılması… Suudiler öncülüğünde ne işe yarayacağı müphem ABD onaylı ‘Sünni askeri ittifakının’ parçası olunmasını da cikletten çıkan fala sayın.”
Bu yaşananlar, Türkiye’yi yöneten siyasi heyetin dış siyasetinin “hizaya getirilmesinin” son halkası.
***
Türkiye 2010 Mavi Marmara vakası sonrası ilişkilerin normalleşmesi için üç koşul koymuştu:
•Resmi özür: ABD Başkanı’nın Mart 2013 İsrail ziyaretindeki zorlamasıyla Netanyahu tarafından dilendi.
•Taminatlar: İki yıl önce anlaşma sağlanmıştı.
•Gazze ablukası: İmkânsızlığı herkesin malumu.
Bugünkü ön anlaşmaya dair sızanlar ise bizatihi AKP’nin tabanı için sorunlu:
1-Tazminat ve davalar: İsrail basını zaten Tazminat Fonu’na 20 milyon dolar yatırılacağını yazmıştı. Yalanlanmış değil. İHH “kan parası” ederini 1 milyar dolar hesaplıyor. Yandaşların tepkilerine bakılırsa TBMM kararıyla İsrail asker ve yetkilileri hakkındaki davaların düşürüleceği, yenilerinin önleneceği rivayeti somutlaştı. Erdoğan “İsrail elindeki bu kanı temizleyemez” demişken; bu resim dış politikayı mütemadiyen iç politikanın kaldıracı kılmış AKP’nin ideolojik duruşunu hayli yamultuyor.