Ülkenin yönetimine dair kararların ilelebet ‘yüce bir iradeye’ teslim edilmesini izleyip, üzerine soğuk su içmekte olduğumuz şu hazin günlerde, Küba’ya imrenerek bakıyoruz. Okul çocuklarının gözetmenlik yaptığı sandıklar eşliğinde demokrasi şenliği yapan Küba, haliyle insanın umutlarını tazeliyor, içini açıyor.
***
Fidel Castro liderliğindeki
1959 devrimiyle oluşan sistemi ‘diktatörlük’ diye
pazarlayan ‘medeni dünyaya’ bakmayın siz. Liberal
demokrasinin geleneksel şablonuyla bile, isteseler görüntü olarak
İsviçre’nin ‘doğrudan demokrasisi’ ile paralellik
kurabilirler. İstemezler. O yüzden seçim sistemine dair bilgi
kırıntısı bile görmedikleri haberleri işe yaramaz.
Bu kez de Küba’daki seçimleri, devrimin
liderlerinden 87 yaşındaki Raul
Castro’nun aday olmayacağından hareketle,
‘Castro’ soyadının ‘silinmesi’ üzerine kuruluyor.
Nafile bir çaba! Bu esnada Kübalılar geçen sonbaharda başlayan
seçimleriyle nanik yapıyor.
***
11 milyon nüfuslu Küba’da, 26 Kasım’da 168
yerel meclisin üyeleri belirlendi. Adayların yüzde 50’yi aşamadığı
yerlerde aralıkta ikinci tur vardı. Bu seçim 2.5 yılda bir
yapılıyor. Bu kez üyelerin yüzde 65’i daha önce görev almamış
isimler, yüzde 35’i kadınlardan oluşurken, katılım yüzde 78’i
buldu.
11 Mart’ta sıra beş yılda bir düzenlenen 1265
üyenin belirlendiği bölgesel ve 605 üyenin belirlendiği Ulusal
Parlamento seçimlerine geldi. Adaylar belirlendi. Bu kez resmi
verilere göre yaş ortalaması 49, yüzde 86’sı üniversite mezunu,
yüzde 53’ü kadın. Oy vermek gönüllüyken katılım yüzde 80’lerde. Bu
da 8 milyon yurttaşın oy vermesi demek.
***