Şu âlemde herhalde en çok da zırt pırt ağlayan, sözde ‘insani’ duyarlılıklar saçarken kararlılık pozlarına yatan liderlerden sakınmalı. Zira soğuk görünümlülere atfedilenin aksine en büyük manipülatörler ve zalimler onlardan çıkıyor. Ekseriyetle ‘zayıf muhakemeli’ addedilen kitleler üzerinden kendi toplumları ve başkaları için felaketler yayıyorlar.
***
ABD Başkanı Donald Trump da
bunlardan birisi. Suriye’nin kuzeyindeki ‘El Kaide Cihadistan’ı
İdlib’in Han Şeyhun kasabasında 4 Nisan’da askeri, teknik ve siyasi
açıdan şaibeli kimyasal silah kullanımı vakasının ardından, ABD
ordusuna Suriye’yi vurduran Trump’tı. Suriye ordusunun kazanımları
eşliğinde ‘Esad’ı devirmekten
vazgeçtiğini’ söylemişken; sivil kurbanların fotoğraflarını
görüp faili belirlemiş, kızı İvanka onu
‘gözyaşları eşliğinde’ ikna edince Trump’a kararlılık
sergilemek kalmıştı.
ABD askeri hamlesi, kimyasal saldırıyı yaptığı
iddia edilen uçağın kalktığı Şayrat Üssü’nün vurulmasıyla
sonuçlandı. Rusya ile Suriye’nin yalanlamaları eşliğinde ortaya
saçılan bir sürü tutarsızlık (4 ve 12 Nisan tarihli yazılarım)
havada kaldı. BM Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü OPCW,
Rusya ve Suriye’nin çağrılarına karşın Han Şeyhun’u ziyaret etmedi,
bilimsel rapor yerine kaynağı meçhul örnekler üzerinden ‘sarin
ve benzeri maddelere rastlandığını’ duyurmakla yetindi.
ABD’nin yeni askeri hamleleri için zemin tesis edildi.
***
Üç ay sonra My Lai ve Ebu Ghraib skandalları ile 2013’te Guta kimyasal komplosunu büyük ölçüde ifşa etmiş Pulitzer ödüllü efsane gazeteci Seymour Hersh’ün Welt am Sonntag’daki makalesiyle daha bir aydınlandık. Baştan söyleyelim: Hersh’in ABD’li üst düzey askeri ve istihbarat kaynaklarının Suriye ordusunun kimyasal silah kullandığına dair kanıtları olmadığını kayda geçirdiği makalesinin ana teması, Han Şeyhun’u tartışmak değil. Trump’ı harekete geçiren mantığı sergilemek. Özetlersek;