'Çılgın’ Donald’ın,
Amerikan müesses nizamını ‘sallayan’ sekiz ayında attığı
son ‘safra’ baş ideoloğu Steven Bannon.
‘İzolasyonist’ politikalarının mimarı olan Bannon’ın Beyaz
Saray’dan çıkartılışı da varlığı gibi çalkantılı oldu. İstifa mı
etti, kovuldu mu, meçhul. Bildiğimiz neoliberal siyasi elitlerle
ana akım medyanın tef çalıp oynadığı. Ortadoğulu bir dostumun
ifadesiyle, “kötü bir Hollywood senaryosu”
misali.
Peki Trump’ın ‘Önce Amerika’ sloganını
paylaşan Bannon’ın gidişi ne değiştirecek? Trump’ın etrafında eski
generaller ile küreselleşmeciler kalmışken, kontrol altına
alınmasıyla ABD ‘eski güzel günlere’ geri mi
dönecek?
***
Bannon, aylarca Amerikan mizah şovlarında
‘kötülükle’ eşdeğer sunuldu. Cumhuriyetçi kurumsal yapının
yıllardır yüz vermediği Çay Partisi’nin temsilcisi olarak Trump’ın
icraatlarına katkıları arasında; Müslüman göçmenlere set çekmek,
Meksika’ya duvar planı, Amerikan iç pazarını yok ettiğini düşündüğü
dış ticaret anlaşmalarının iptali idi. Pahalı askeri müdahalelerin
altyapıya zarar verdiğini söylerken, ılımlı sosyal muhafazakârlık
ile libertere kaçan duruşu olan Bannon’ın siyasal İslamcılığı 21.
yüzyılın Nazizmi görmesi dikkat
çekiciydi.
Gidişi Charlottesville’deki neonazi, KKK ve
beyaz üstünlükçülerin yarattığı dalga ile oldu. Aniden Amerikan
‘etik varoluşunu’ şahlandıran bu vaka Trump’ın aşırı
sağcıları kınamakta yetersiz kalmasıyla müthiş bir gerilime
dönüştü. Bannon ise onlar için “(Bunlar) en sınırdakiler. Bence
medya çok abartıyor. Bu herifler soytarılardan oluşuyor” diyen
isimdi. Ancak iç siyasette kimlikçiliği kullanmakta mahir
Demokratlar, Bannon’ın gidişini ‘ırksal
tansiyonla’ bağladılar. ‘Beyaz Saray’dan bir
beyaz milliyetçi daha elendi’ dediler. Tabii ABD’de ırkçılık
tarihinin derin kökleri olsa da geniş beyaz kitlelerin Trump ile
ırkçılığa koştuklarının işareti yok.