Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde 25
Eylül’deki bağımsızlık referandumu ile Kürtlerin ayrı devlet kurmak
için canlanan umutları, aniden tersine dönüverdi. Bağdat’taki
federal yönetimin petrol sahaları dahil kilit bölgelerde kontrolü
yeniden tesisi, bağımsızlık ilanını tümden manasızlaştırdı.
Yabancıların desteği ve propaganda üzerinden devlet kurma fırsatı
elde ettiğini düşünen Iraklı Kürt egemenlerinin asıl
‘kutsallarının’ petrol olduğu aşikârken, geriye Kerkük’ü
‘Kudüs’leştirme’ ve bölgenin diğer halklarının
‘işgalci’ sunumu üzerinden estirilen milliyetçilik
rüzgârları kaldı.
Mesud Barzani yönetiminin
yanlış hesap yaptığı ortada. Bunda büyük payı olan Türkiye’nin hali
farklı mı? Ankara şimdi ‘biz sizi ikaz etmiştik’
demekte. Hatta benzeri bir milliyetçi damardan ‘Kerkük’te ne
işiniz var’ diye sormakta. Mesele şu ki, bu esip
gürlemelerin manası tartışmalıyken, Türkiye’nin hesap-kitap halleri
de haddinden fazla karışık.
***
Ankara’nın 25 Eylül ve sonrasındaki tutumuna
bakalım.
Düne kadar Irak merkezi yönetimini
‘düşmanlaştırmış’ ve Bağdat yerine Erbil’le ilişki tesisi
kararı bile almış olan Ankara, Barzani referanduma giderken fazla
ses etmedi. Kafalarda soru işaretleri yaratan tek unsur, İran ile
karşılıklı ziyaret trafiğiydi. Bunun ötesinde son dakikada MGK’den
‘gayri meşru’ çıkışı yapıldı. Referandumla birlikte
ortalığı Erbil’e karşı ‘esip gürleme’ retoriği
kapladı.
Ancak somut adım atıldığı söylenemez.
‘Güvenlik’ sebebiyle IKBY’ye seyahat uyarısı yayımlandı.
‘Bağdat hava sahasını kapattığı için uçuşların
yapılamadığı’ duyuruldu. Sınırın Türkiye tarafında, 30 kadar
Irak askerinin katıldığı tatbikat yapıldı. O kadar. Ne petrol
akışı, ne para transferi durduruldu, ne de sınır
kapatıldı.
‘Vana bizde’ retoriği devredeydi.
Hakikaten en son IŞİD’in talan ettiği Irak’ta, petrolün Ceyhan’a
çıkışında vanayı tutan Ankara. Uluslararası planda davalık olmuş
‘kaçak’ petrol, Irak anayasasına aykırı olarak Türkiye
üzerinden pazarlanmaktaydı. IKBY ile ‘50 yıllık stratejik
anlaşma’ vardı. IŞİD’le mücadele için Başika’da peşmergeyi TSK
eğitmekteydi.
Velhasıl yıllardır IKBY’yi inşa eden
Ankara’ydı. Dolayısıyla Barzani, Ankara’nın himayesinde olup salt
kendi bölgesiyle sınırlı kalacak bir bağımsızlığı destekleyeceği
yanılgısına düştü.
***
Olmadı. Ankara, Bağdat’ın İran’ın devrede
olduğu federal bölgelerde kontrol hamlesini izledi. Peşmerge
Kerkük’ten Şengal’e uzanan hattan çekilince MGK’nin tavsiye kararı
çıktı: ‘Türkiye hava sahasının Kuzey Irak’a
kapatılması ve İbrahim Halil Sınır Kapısı’nın merkezi
hükümetçe devralınması sürecinin başlaması.’ Kararda,
‘Irak’ın birliği ve toprak bütünlüğünün
korunmasının önemi’ vurgulanırken, Kerkük için bildik
demografik kaygılar dile getirildi. AKP’li Cumhurbaşkanı, Iraklı
Kürtlere insani yardımları neyse ki çok görmezken, bunların Bağdat
üzerinden ulaştırılacağını bile söyledi.
Ankara, Erbil’de inşa ettiklerini terk edip bir
sene önce ‘kalibremizde değilsiniz’ diye çıkıştığı
Bağdat’a yüzünü döndü. Son tahlilde ‘kutsal petrol vanası’
tutuldukça, kaynağının önemi yok.
***