Güney Afrika Cumhuriyeti, kapitalizmin insanları özgürce emeklerini pazarlayabilecekleri işçilere bile dönüştüremeyip, ‘ötekinin’ lehine ‘renge boyadığı’ diyar... Kıtanın güney ucunda, beyaz Afrikaner azınlığın ırkçı apartheid rejiminin sonu, ancak 20’nci asır bitmekteyken, 1994’te gelebilmişti. Dünya ahalisi olarak Nelson Mandela’yı ‘efsaneleştirmekle’ geçirdiğimiz çeyrek asır sonra bugün, Türkiye’de bile ‘gelişmekte olan’ BRICS ülkeleri arasında imrenilen Güney Afrika’nın hali, pek çok meseleyi sorgulamak için fırsat. Şu günlerde uluslararası gündeme mal olan ‘toprak mülkiyeti’ tartışmaları, kör göze parmak misali…
***
Mesele ‘baş aktörümüz’ ABD’nin
başkanı Donald Trump’ın, Güney Afrika’daki toprak
reformu tasarısına dair atıp tutmasıyla dünyaya mal oldu. Ten
renklerinden hazzetmediği insanların ülkelerine ‘…k
çukuru’ demeyi marifet sayan ABD’nin reisi, Twitter’dan
“Güney Afrika hükümeti şimdi de beyaz çiftçilerin
topraklarına el koyuyor” buyurdu, onların kitleler
halinde öldürülmesi temasını işleyip, Dışişleri Bakanı Mike
Pompeo’yu meseleyi soruşturmakla görevlendirdi. Tweet’inde
mevzuyu dikkatine getiren Fox News’ın ırkçı elemanı Tucker
Carlson’ı ‘etiketlemeyi’ de ihmal
etmedi.
Trump’ın gözünde ‘komünist ve siyah
ırkçısı’ diye anılabilecek apartheid rejimini yenmiş
Afrika Ulusal Kongresi (ANC) sessiz kalmadı. Kadınlarla
iştigallerinin ötesinde ülkesine katkısı tartışmalı
Jacob Zuma’dan kurtulduğundan,
yani geçen ocaktan beri Güney Afrika’yı yöneten lideri
Cyril Ramphosa eşliğinde tavır koydu. Kapitalist
dünyanın basındaki kalesi Financial Times’ın da sayfalarını açtığı
Ramphosa, “Toprak gaspı yok. Özel mülkiyete saldırı da
yok. ANC toprak reformu programının ekonomiye gelecekteki
yatırımları engelleyip tarım üretimi ve gıda
güvenliğine zarar verilmemesi konusunda nettir”
izahatı getirdi.
***
Elbette ANC’nin yapmaya kalkıştığı
kapitalist kalkınma için bile tahammül edilemeyecek bir ırksal
eşitsizliğin giderilmesi. Aslında toprak reformu yasası 2016’da
parlamentoda onaylanmıştı. Ama engin toprakların tazminatsız
istimlaki için gereken anayasal değişik yüzünden geri çekilmişti.
Şimdi mevzu tamamlanıyor.
Durum şu: Sömürge döneminden kalma 1913 yasası,
siyahların yaşadıkları kent varoşları ve kırsal özel rezerv
alanları dışında mülk sahibi olmasını yasaklıyordu. 1994’te
apartheid bitince ‘gönüllü satıcı-gönüllü alıcı’
formülü ile çözüme çalışıldı, işe yaramadı. 24 senede beyaz
çiftliklerin yüzde 10’dan azı siyahlara geçti. Zira beyazlar geniş
topraklarını satmaya razı gelmezken, siyahların alacak parası
yoktu.
Düşünün 54 milyonluk ülkede toprakların sadece
yüzde 10’u devletin elinde! Yüzde 90’ın yüzde 39’u özel şahısların,
yüzde 31’i tröstlerin, yüzde 25’i şirketlerin, yüzde 4’ü
kabilelerin, yüzde 1’i ise ortak mülkiyetin. Tarım alanları ve
çiftliklerin yüzde 72’si, yüzde 7’lik beyaz Afrikanerlerin
kontrolünde. Sadece yüzde 15 renkli vatandaşların, yüzde 5’i Hint
azınlığın, yüzde 5’i de Afrikalıların.
ANC’nin reform taslağında 25 bin hektardan
fazla toprağın satın alınıp siyahlara dağıtılması öngörülüyor. Çoğu
kullanılmayan araziler. Salt beyaz çiftçiler değil Zulu gibi
kabilelerin toprakları da dahil. Bu yüzden Zulu kralı ANC’yi
Anglo-Zulu savaşı çıkar diye tehdit dahi etti. Yani mesele mecburen
‘ırk temelli’. Üstelik beyaz çiftçilere saldırılarda da
büyük düşüş var.
***