Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı aklın “İhvan kuşağı yaratma”
fantezisiyle Suriye’de 4.5 senedir yürüttüğü mezhepçi yıkım
politikalarına itiraz edenler gayet iyi anımsarlar. Bir ara sosyal
medyada dönen bir temenni vardı:
“Erdoğan, Esad’dan önce
gidecek” diye... İlkini kestirebilmek için 1 Kasım seçimini
bekleyeceğiz. İkincisinin ise bir mucize filan olmazsa “uzun
vadeye” kaldığı artık netleşti.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry geçen
hafta, IŞİD ve cihatçı Selefilerin bileğini bükmek ve Suriye’de
siyasi çözüm için Rusya ile askeri/diplomatik kapsamlı işbirliğini
teyit ederken şöyle dedi: “Odak noktamız IŞİD’i yok etmek olmaya
devam ediyor ve ayrıca Suriye’de Esad’ın uzun vadeli varlığıyla
başarılabileceğine inanmadığımız siyasi anlaşma. Ortak zemin bulmak
için yollar arıyoruz.”
Bu sözler Esad’ın gidişinin kısa ve orta vadede öncelik
olmaktan çıktığının bugüne kadarki en net ifadesi. Ortadoğu’da uzun
vadeyi ise kim nereden bilebilir!
***
Geçmiş yazılarımızı okuyanlar, bu noktaya gelinmesine
şaşırmayacaklardır. Satranççı Ruslar, İranlılarla elbirliği içinde
IŞİD’le mücadele koalisyonuna bölge rasyonalitesine uyan ve
kaçınamayacakları bir gündem dayattılar. Batı’nın entelektüel
kibrinin sahayı doğru okuyamamak olarak tezahür eden körlüğünden
yararlandılar. Beğenin yahut beğenmeyin hem tutarlı durdular hem de
uluslararası hukukun sınırlarını aşmama ustalığını sergilediler.
Salt bu yazki son aşamaya bakmak kâfi:
Bir: Obama yönetimi Sünni müttefiklerinin
fantazisi olan “ılımlılık” safsatasıyla cebelleşti. Neocon
odakların Amerika’ya El Kaide uzantısı Nusra ve türevi Ahrar’ı
“ılımlı” diye pazarlama çabası da sonuç getirmedi. Rejim
değişikliği ajandasıyla savaşın devamı Batı’ya zorlayıcı bir
sığınmacı maliyeti çıkardı.
İki: Rusya yaz başında diplomatik cephede
IŞİD ve cihatçı Selefi virüsün temizlenmesi için büyük güçler,
bölge güçleri ve sahada tek etkili güç olan Irak ve Suriye orduları
eşliğinde yürütülecek bir çözüm planı sundu.