Memleket ahalisi olarak yoksullaşmamızı
anbean dehşet içerisinde izliyoruz. Türk Lirası’nın pula
dönüşüverdiği dolar krizi nereye varacak derken, dün nihayet
‘iç ferahlatan’(!) haberler sökün etti...
Ankara, verili ekonomik krizi kendisiyle
‘papaz olunca’ tetiklettiği ABD’yle ‘ön
mutabakat’ sağlamış. Adalet, enerji ve dışişleri
bakanlıklarından bir heyet Washington’a gidecekmiş. Hasılı,
talimatı cumartesi günü verilmiş ‘misilleme’ yok, heyet
var.
Bunu dün ayrıca ABD’nin Ankara
Büyükelçiliği’nin “Mevcut gerginliklere rağmen ABD, Türkiye’nin
sağlam bir dostu ve müttefiki olmayı sürdürmektedir” beyanı
izleyince, ahali ‘soluklanıverdi’. İzahata gerekçe olan
–ismi belirsiz-Amerikalı yetkilinin doların 7 TL olacağı tahmininde
bulunmuşluğunun da ‘temelsiz ve sorumsuz bir haber’
olduğunu da öğrenmiş(!) olduk.
Döviz krizini ahaliye haber vermeye tenezzül
etmezken, ‘ekonomik savaşa maruz kaldığımızı’ anlatan
yandaş medyanın, dolar için moda tabirinden yola çıkarsak herhalde
şu saptama yapılabilir: ‘Gevşeyebilirsiniz’.
***
Olup bitenler, memleketi yöneten zihniyetin, Batı’nın müesses nizamında gedikler oluşturan küresel sarsılma döneminde, ‘çok kutupluluğu’ zorlayan dağınık bloğa da oynayarak ‘şark kurnazlığına’ kalkışmasının sonucu gibi görünüyor... Trajikomik olanı Türkiye’yi bizatihi bu emperyalist sisteme tümden eklemlemişlerin bu işlere kalkışıp yüzüne gözüne bulaştırması.
***
Bu açıdan Türkiye için yapılan kıyaslamalar
pek tuhaf. Misal son dönemde moda Rusya, İran ve Venezüella
‘öcülerini’ göstermek.
♦ Rusya dediğimiz Sovyetler mirası
üzerinde, siyasi, askeri ve ekonomik kapasitesini ‘çok
kutupluluğu’ zorlayarak kullanmaya çalışan bir nükleer güç.
Çarlık ve Sovyetler’i harmanlayan ‘Putinizm’ üzerinden
Batı’nın hegemonik sistemiyle bilek güreşinde. 2000’lerin başından
bu yana ne vakit petrol fiyatları düşse ‘ekonomik çıkmazla
batacağı’ söylenen ülke. Doğalgaz ve petrol üreticisi. Başta
savunma olmak üzere gelişmiş sanayisi var. Bizim iki bakana konulan
cinsten değil, hakiki yaptırım altında. Misal Ukrayna krizinin
tetiklediği yaptırımlar sayesinde kendi tarımını dört senede
geliştiriverdi. Ekonomik dertleri bitmese bile dış ticareti fazla
vermekte. Yeltsinli kaos yıllarının sonucunda
1999’daki ekonomik verilerle bugün kıyas kabul etmez.
♦ İran, İslam Devrimi’nden bu
yana bizatihi sistemik tercihlerinden ötürü yaptırımlar altında.
Yurtdışında mal varlıklarına el konulmuş, kısa süreli nükleer
anlaşmanın aşamalı uygulanmasıyla nefes alması bile mümkün
olmamışken yeniden topun ağzında. Petrol zengini ama petrolünü
pazarlayıp satamıyor. Uluslararası bankacılık sistemine erişimi
yok. Amerikalı yetkililer alenen rejim değişikliği ve hatta bu
ülkeyi işgale kalkışmaktan dahi söz edebiliyorlar.
♦ Venezüella, Güney
Amerika’da Bolivarcı fırtınanın tersine
çevrilmesiyle kalan neredeyse tek ‘sol eğilimli’ memleket.
Kapitalist üretim biçimini ve tekelci oligarşik yapıyı
dönüştürmeden petrol gelirini kullanarak paylaşımı kölelik
koşullarında yaşayan nüfusunun ezici kısmından yana kullanan
‘mutabakatçı sol’ tarafından yönetiliyor. Kötü de
yönetiliyor. Öyle ki solcuların takkeyi önlerine koyup düşünmesi
gerekiyor.
***