Ceyda Karan Cumhuriyet Gazetesi

Mezhepçi retorikten kaçınılmazsa...

Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı aklın son dönemde Irak’la ilgili verdiği mesajların tek manası var: “Türkiye statükoyu bozmak istemiyordu ama zaten bozulmuş o yüzden biz de imparatorluktan kalma...

06 Ekim 2016 | 240 okunma

Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı aklın son dönemde Irak’la ilgili verdiği mesajların tek manası var: “Türkiye statükoyu bozmak istemiyordu ama zaten bozulmuş o yüzden biz de imparatorluktan kalma payımızı alırız.” Irak’ta etkisi ve hayrı pek tartışmalı Nuceyfi aşireti dışında bir şey göremez haldeyseniz, elbette Irak meclisinin Türkiye’ye sert tutumunu da anlamazsınız. Bir kere Türkiye bölgede etkili ve nüfuzlu aktör olmak istiyorsa önce üslubuna dikkat etmeli.

Başka bir ülkenin toprağında bulunurken ‘kibirli beyanlar’ yapmamalı. Sonra mezhepçi retorikten kaçınmalı. Ama kaçınmıyor. Davutoğlu’nun patlamış ‘düzenleyici ülke’ iddiasının peşindeler hala. Artık bu kangrenleşti. Kim istemez ülkesinin bölgesinde nüfuzlu olmasını! Ama mesele o nüfuzun ‘hayra kullanılıp kullanılmadığı’ olmalı. Dönüp IŞİD 2014 yazında Irak ve Suriye’de ortalığı duman ederken Türkmenlerin hali karşısında kılını kıpırdatmayanları anımsayın, Sünni/Şii ayrımının nasıl güdüldüğünü anımsayın. Öyle değil diyenler gidip Tel Afer’den kaçmak zorunda kalan Şii Türkmenlere bir sorsunlar. Bugün Musul’dan Tel Afer’den bahsedilip “Kimsenin buralara girmeye hakkı yok.

Musul’un IŞİD’dan kurtarılmasından sonra burada sadece Sünni Araplar, Türkmenler ve Sünni Kürtler kalmalıdır” denilmesi bu zihniyetin capcanlı kanıtıdır. Türkmenler için artık dilleri varmamış olsa gerek! Bu her koşulda Neynova’nın Hıristiyanlarını, Şabaklarını görmeyen, Irak’ı bir bütün olarak görmeyen bir mantıktır. Sorun belki de Ankara’da salt siyasal İslamcıların değil, Musul davası ve yarasını hala taşıyanların da aynı yerde durmaları. Bölgede ‘ulus devletlerin’ altını oyan perspektifin sürdürücüsü konumları “Irak nasıl olur da bizi reddeder”, “Irak da neymiş, ordusu bile yok ki” mantığına varıyorlar. Eleştirenlere “Ama İran da mezhepçi” dışında yanıt sunamıyorlar. Öyle olsa bile İran dış politikalarında bu denli mezhepçi bir üslup mu kullanmakta? Hayır. Çok daha rasyonel hareket ediyorlar. Türkiye’yi yönetenlerin tutumu bana göre şu: Kaynamakta olan bir kazanın içine konulmuşsunuz, alttaki odunları kendiniz yakmaktasınız.

YAZININ DEVAMI

YAZARIN DİĞER YAZILARI
ABD’de darbe tehdidi 07 Eylül 2018 | 4.990 Okunma Zaharçenko darbesi 05 Eylül 2018 | 4.528 Okunma İdlib’den esen fırtına bulutları 31 Ağustos 2018 | 403 Okunma Kapitalizm, ırkçılık ve toprak reformu 29 Ağustos 2018 | 4.846 Okunma Trump’ın medya savaşı 17 Ağustos 2018 | 182 Okunma