Tam dokuz sene oldu... 19 Ocak 2007’de, o zamanlar çalışmakta
olduğum gazetenin birinci sayfasını planlayan yazıişlerine;
televizyonda gördüğüm son dakika
haberini “Hrant’ı vurmuşlar” diye
feryatlar içinde koşarak iletmemin üzerinden tam
dokuz sene geçti…
“Hrant’ın arkadaşı” değildim. O benim meslek büyüğüm,
tanışımdı sadece. Oturup uzun uzadıya konuşmaya fırsatımız olsaydı,
muhtemelen siyaseten anlaşamadığımız pek çok mesele de çıkabilirdi.
Ehemmiyeti yoktu. Hrant’ın, tabuların etrafından dolanmayı, binbir
fırıldaklık yapmayı seçen gazeteci ve aydınlardan olmaması benim
için kâfiydi. O, televizyonlarda ve kaleme aldığı yazılarında dik
duruşunu hiç bozmadı. Memleketimizi çok sevdi, barış ve kardeşlik
dilinden hiç ödün vermedi. Gün oldu kendi camiasının şimşeklerini
üzerine çekmekten de çekinmedi. Ahval-i şeraitimize ışık tutan
ironisi, benim için hep takdire şayan oldu.
***
Hrant’ı bizlerden almalarının üzerinden tam dokuz sene geçti. Her 19 Ocak’ta, kış ortasında güneşli, yersiz sıcak havalarda da Agos gazetesinin önünü boş bırakmadık. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmurda da… Dünkü gibi karlı, kara kış soğuğunda da… “Hrant için, adalet için”, “Faşizme inat kardeşimsin Hrant”, “Buradayız Ahparig”, “Hepimiz Hrantız, hepimiz Ermeniyiz” sloganlarını haykırdık. Bu sene buna göz göre göre yitirdiğimiz “barış elçimiz” için “Hrant ile Ermeni, Tahir Elçiile Kürt’üz” sloganını ekledik, içimiz kan ağlayarak... Ama Rakel Dink ile birlikte bu kez Türkan Elçi de yine dimdik durdular. Zira bu iki kadın yasta olduğu gibi cesarette de kardeştiler. İnadına seslendiler. İşittiğini anlayamayan kulaklara…