“Olacak iş var, olmayacak iş var” deyişi Türkiye-Rusya ilişkilerine tam oturmakta… Hiç unutmam, Ahmet Davutoğlu’nun “SETA ekolünden” olan ve bugün “güvenlik bürokrasisinde” etkili ve de yetkili bir şahsiyet, Rusya Devlet Başkanı’nın 2012 Aralık başındaki Türkiye ziyaretinin ardından bana “Putin üç ay sonra Esed’i terk edecek” buyurmuştu. Bunun imkânsızlığını anlatma çabalarım sonuçsuz kalmıştı. Uluslararası politika ve aktörleri anlamak ve aktarmakla iştigal eden bir gazeteci olarak akıl almaz ithamlar ve etiketlemelerle karşılaşınca da “Rusya’nın Esad’ı terk etmesinin benim elimde olmadığını” söylemiştim. Ne günlerdi :)
***
“Köprülerin altında geçen sular” hepimizin malumu.. Suriye savaşının gidişatı ortada. Rusya ile ekonominin yüzü suyu hürmetine “idare eden” ilişkiler, 24 Kasım’da 17 saniyelik ihlal üzerine Rus uçağının düşürülmesiyle çöktü. Rusya, AKP tabanı kendisine “cihat ilan ederken”, son 10 aydır S-400’leri, ağır silah ve savaş jetleriyle Suriye’de, Doğu Akdeniz’e konuşlandı. Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı aklın iç siyasi hırsları, dış siyasette ölçüsüz üslubu ve altı boş kibri ile şuursuzluk ve idrak yoksunluğu ise memlekete pahalıya patladı.
Rusya, 24 Kasım’dan beri tek geri adım atmadı. Tersine Türkiye’yi zorda bıraktı. 2016’nın ilkyarısında ticari ilişkilerde 2015’e göre yüzde 60’lara varan düşüş yaşandı. Rus turistler güney sahillerimizi boşalttı. Suriye hava sahası Türkiye’ye kapandı. Rusya, Türkiye’den militan cihatçı gruplara yollanan silah ve lojistik yardıma dair iddiaları BM Güvenlik Konseyi’ne sundu.
Böylece haziran sonunda “kuyruğu dik tutma” görüntülü Putin’den “af dileme” ve içeriği -nedense- izah edilmeyen tazminat uzlaşması geldi. Ardından “Allah’ın lütfu”15 Temmuz darbe girişimi ve Putin’in “geçmiş olsun” niyetine açtığı ilk telefon…
***