2016’da Rusya ile yatıp kalkar olduk. Ankara’daki siyasal İslamcı heyetin sancılı U dönüşü sonucu Rusya ile gelen ‘normalleşme adımlarıyla’ uzun bir yaz geçirdik. 2016’yı Halep’ten cihatçıları söküp atan Rusya-Türkiye-İran mutabakatı ve trajik Rus Büyükelçisi suikastıyla kapatırken, Rusya hepimizin dilinde. O sağcısıyla, solcusuyla pek bilmediğimiz, pek anlamadığımız Rusya...
Doğrusu Rusya uzmanı meslektaşlarım varken konuşmayı zul sayarım. Tek yaptığım 1990’lardan beri Rusya’yı daha ziyade dış politika odaklı izlemek. Ve ABD ve Avrupa’nın başını çektiği Batı dünyası, siyasi nüfuz/ekonomik çıkarlar için dünyanın diğer coğrafyalarına bizzat kendi değerlerini ayaklar altına alacak bir riyakarlıkla yüklenirken, Moskova’daki siyasi aklı anlamaya çalışmaktan ibaret.
***
Vladimir Putin, Sovyetler Birliği’nin çöküşüyle yaşanan sallantılı dönemden çıkışa damgasını vuran isim. Kavramlaştırma mütehassısı Batılıların ‘Putin’i dert edinmeleri normal. Genç bir dış haberci olarak, Ocak 2000’de başa geçtiğinde, herkesin ‘Yeltsin’in kuklası’ saptaması yaptığı dönemde, ‘Bu Putin bildiğiniz Rasputin değil’ diyerek Siloviki’nin ipleri eline almasını yazmıştım. Ben de o gün bugündür kendisini ‘dert edinir’ izlerim. Batılılar 2000’lerde ‘otoriterlik’ ve ‘milliyetçilik’ altbaşlıkları üzerinde ‘Putinizm’ kavramlaştırması türettiler. Rus siyasi geleneğinin otoriter eğilimleri vakıa iken, 20 yüzyıl tarihi ‘halkların kardeşliği’ ile geçmiş bir diyarda ‘milliyetçilik’ etiketinin uymadığı muhakkak. Bu sebepten Putin’in en son geçen hafta vatandaşlarına seslenirken, “Çokuluslu toplumumuzun istikrarını hedef alan yabancı düşmanlığı&milliyetçilik propagandasını durdurmalıyız” söylemini de anlamamışlardır. Başka şeyleri de anlamadıkları –mevzu buysa tabii- gibi. Misal, Rusya realpolitiğini... Velhasıl 2000-2004 ve 2004-2008’deki iki dönem başkanlığın ardından 2008-2012’deki başbakanlığa geçen Putin Dimitri Medvedev’le ‘tandeme’ başvurduğunda, Batılılar ‘umudumuz liberal Medvedev’ derken, gülüp geçtiğimi anımsıyorum.
***