Ortalık, ‘çiçeği burnunda’ Trump yönetiminin Rusya’yla uzlaşacağı, bunun da Ortadoğu’da bölge ülkelerinin tutumlarını yumuşatması eşliğinde ‘barışçı çözüm’ getireceğinden söz edenlerden geçilmez oldu. Umarım haklı çıkar. Lakin bana kalırsa Ortadoğu düğümü çözülmek ne kelime, tüm dünyayı kapsayacak bir ‘Gordion tipine’ dönüşecek dinamiklerle örülmekte..
***
Suriye sahnesinden hareketle tasvir edersek mevzunun gelip dayandığı yere bakalım...
Trump yönetimi ayağının tozuyla Türkiye’nin bir zamanlar hevesli alıcısı olduğu şimdi ise dönüp dolaşıp kendisini vuracak nitelikte ‘güvenli bölgeden’ söz ediyor...
Astana sürecinin liderliğini yürütmüş Rusya, Suriye için ‘kültürel’ bile olsa Kürtlere özerklik tanıyan demokratik bir anayasa taslağı sunuyor...
Ankara, Astana’da Suriye hükümetiyle aynı masaya oturup meşruiyetini de facto tanımakla kalmayıp cihatçı grupların ‘hamisi’ görünüşünü pekiştiriyor. Hatta ‘ılımlıları’ radikallerden ayıracak unsur olarak sivriliyor...
Astana’nın İran vetosuna takılmış ‘gözlemcisi’ ABD siyasal İslamı hedef seçiyor; Körfez’e yönelmek yerine ‘saksıyı’ Rusya-İran ortaklığını bozmaya çalıştırıyor... Ne ki Trump’ın sağı solu da belli değil...
***
1- Astana ile gelinen tablo ne? Rusya, Türkiye ve İran ortak bildiriyle ateşkes izleme sistemi tesis ederek siyasi geçiş süreci için harcı karmaya başladı. BMGK’nin 2254 sayılı tasarısı uyarınca yol haritası eşliğinde mevzunun Cenevre’ye taşınması hedef. Lakin şimdiden 8 Ocak toplantısı iptal. Toplansa bu karambolde ne çıkar?
Astana’ya Ahrar’uş Şam, Nureddin Zengi gibi cihatçı gruplar katılmadı bile. ‘Türkiye masadayken ne hacet’ diye düşünülse gerek, kimse dert etmedi. Körfez destekli İslam Ordusu’nun elemanı Muhammed Alluş’un, Rusya’ya ateşkes planı yahut anayasa taslağı sunmasını dikkate alan yok tabii, lakin mezhepçi ağzıyla İran’ı Suriye’den sökme sesi en net Washington’da işitilmiştir.