ABD Başkanlık koltuğunda daha bir ayı tamamlamayan Donald Trump’ın dış polititadaki tutumu,‘Önüm arkam sağım solum sobe, saklanmayan ebe’ oyununu akla getiriyor. Tabii artık kimsenin böylesi bir oyuna hevesi olmadığı aşikâr. Trump’in izolasyoncu ‘Çay Partici’ ve ‘şahin askerlerden’ oluşan ‘hibrit ekibiyle’ yönelimini herkes tedirginlikle bekliyor. Ve iyimserliğe çok da yer yok.
***
Yeni ABD Başkanı’nın yemin konuşmasındaki dış politika
vurgusu “Kimseye yaşam biçimi dayatmayacağız. Bütün ulusların
çıkarlarını koruma haklarını tanıyacağız. Eski ittifakları
güçlendirip, yenilerini oluşturacağız. Medenileşmiş dünyayı
birleştirerek radikal İslamcı terörizmi yeryüzünden tamamıyla
sileceğiz” olmuştu. Sözlerinin yankısı dinmeden bol keseden
sert retorikle elini fazlasıyla üstten açtı.
• Meksika lideriyle ‘duvar’ polemiği ile ‘sert
adam’ görünümünü Avustralya liderinin suratına telefon
kapatarak pekiştirmeye çalıştı.
• Transatlantik’in öte yakasındaki Avrupalı müttefiklerin
kendisini ‘tehdit’ ilan etmesine varacak
şekilde ‘kaderlerini ellerine almak durumunda
oldukları’ algısını yerleştirdi.
• Pentagon’ın yeni şefi James Mattis’in
Asya’da Güney Kore ve Japonya’da yaptığı siftahla Çin’e kendi
kıyılarında ‘fazla açılmaması’ tehdidi
savruldu.
• IŞİD ve radikal cihatçı İslam ‘bir numaralı terör
tehdidi’ ilan edilirken, membaı olan Körfez’deki Vahhabi
monarşilere göz kırpıldı.
• Eşzamanlı olarak İran’a karşı tehditkâr retorik devreye
sokuldu. Hem ekibinden önde gelenler, hem de bizzat Trump,
İran’ı ‘bir numaralı terörist devlet’ ilan etti.
***