Askeri darbelerin Türkiye’ye yaptığı kötülüğün haddi hesabı yok.
15 Temmuz darbe girişimiyle memlekette alenen iç savaş çıkartılmak
istenildiği aşikâr. Maalesef bunun tam olarak savuşturulduğunun
henüz garantisi de bulunmuyor. Askeri darbeyi atlatmış olmak da içe
su serpmiyor, zira bu kez memleketin yönüne dair kâbuslara uyanır
olduk. Türkiye’nin izleyeceği rotanın insan hakları ve hukuka
dayalı, çoğulcu, demokratik bir yönelim olmadığı aşikâr.
Darbeciler en büyük kötülüğü bu memleketin demokrasisi için
çabalayan insanlara yaptılar. Darbenin ettiklerini içeride
yaşayarak görüyoruz. Meselenin dış politika cephesini de iyi
izlemek lazım.
***
Darbe girişimi Türkiye’yi yöneten siyasal İslamcı rejimin en
zayıf olduğu dönemde gerçekleşti. İktidar Batı’da ABD ve AB ile
otoriter rejim tesisi üzerinden söz dalaşı yapmaktan yorgun
düşmüştü. Avrupalılarla mizah krizleri, ‘Kayseri’ tipi
sığınmacı pazarlığını anımsayın… ABD yönetimi ile basın ve ifade
özgürlüğü tartışmasına yolsuzluk iddialarını
küreselleştiren Reza Zarraf vakası
eklenmişti.
Türkiye’nin Suriye’ye cihatçı gruplar üzerinden dahil olduğu savaş
memlekete milyonlarca sığınmacı taşımışken, hükümetin kasımda Rus
uçağını düşürmüş olmaktan ötürü Moskova ile başı ciddi
beladaydı.
İsrail ile yılan hikâyesine dönmüş normalleşme hamlesi ise
iktidarın içerideki ideolojik tabanında kırılma yaratma potansiyeli
barındırıyordu.
Bu politikaların baş müsebbiblerinden olan ‘hoca’ lakaplı
Başbakan bu tablo yüzünden koltuğundan olmuştu.
***
Bugün geldiğimiz noktada darbenin savuşturulmasıyla bu kez
Batı’yla karşılıklı rest çekme sınırlarına varan yeni bir buhran
iklimi oluştu. AB ile bilek güreşi idam cezası üzerinden
yürütülüyor. Şimdilik yoklama halinde. Vizesiz seyahat serbestisi
zaten başka bahara kalmıştı.
Asıl mesele darbede bir şekilde parmağı olduğundan şüphe edilen ABD
ile.‘Fethullah Gülen’in
iadesi’ talebi şimdiden küçük çaplı kriz konusu. Dünyada
muhaliflere kendi çıkarları uyarınca sığınma veren Amerikan
politikalarını bilenler açısından iade doğrusu zor
görünüyor.
Ancak Türkiye’nin çektiği reste karşılık sınır dışı mümkün.
Washington’ın tercihi gidişatın işareti olacak. Ancak
ABD ‘elini yüksekten açtı’ dersek yanlış olmaz. Dışişleri
Bakanı John Kerry’nin
ağzından ‘yanlış’ yansıtılmış bile olsa “Türkiye’nin
NATO üyeliğinden çıkartılabileceği” iması çok dikkat çekici.
Kasti mi yapıldı meçhul. Zira Kerry aslında böyle
demedi. “NATO üyesi olmak için
gereklilikler bulunduğunu”anımsattı
ve “NATO’nun Türkiye’de olup bitenleri çok dikkatli
ölçüp tartacağını”söyledi. Vurgular
hep ‘ortak değerler’, ‘anayasal
düzen’ ve ‘hukukun üstünlüğü’üzerine. NATO Genel
Sekreteri Jens Stoltenberg da bunu
yankıladı.