ABD’nin Irak işgali ile Ortadoğu’da başlattığı savaş 2003’te ‘tamtamlar’ eşliğinde gelmişti. Rejim değişikliği kotarılsa da arzulanan tasarım zaman gerektirdi. Bugün Obama’lı ‘vekâlet savaşı döneminin’ ardından, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin tartışmalı bölgeleri de katarak 25 Eylül’e sabitlediği bağımsızlık referandumu ufukta. Irak’ta resmi bölünme kapıda. Umulan bunun ‘çatışmasız olabilmesi’. Peki bu mümkün mü? Hele de Washington’ın bölge tasarımlarının, sınırın ötesindeki Suriye’de artık ‘tamtam çalınmasına’ gerek bile duyulmayan bir işgali getirdiği düşünülürse? Doğrusu gerçekleşirse şaşırmak icap eder.
***
Washington, Irak’ı uluslararası hukuku alenen ihlal ederek işgal etmişti. Bunun için kitle imha silahları yalanı uydurulmuş, ortaya çıkınca da meşhur ‘demokrasi inşasına’ çark edilmişti.
Bu kez topyekun işgal yerine iş tersine çevrilip önce ‘demokrasi inşası’, başarısız olunca ‘kimyasal saldırı’ yalanları kullanıldı. Suriye’de 2011’de sahaya sokulan İhvan’dan El Kaide’ye uzanan vekil güçlere, 2014’te IŞİD markasının eklenmesi eşliğinde yürütülen ‘kirli savaş’ kafi gelmedi. Irak’taki gibi rejim değişikliği olmadı, ama ‘açık kaos’ yaratıldı. O zaman vekiller değiştirildi.
***
Bugün Suriye ve Irak’ta son iki seneye ‘IŞİD markasıyla’ damgasını vuran savaşın sonunun görünmesiyle yeni bir dönemece giriliyor. Bu dönemeçte Suriye’de de tıpkı Irak savaşındaki türden sonuçlar tasavvur edenler eksik değil. Lakin bu pek doğru bir okuma gibi durmuyor. Zira ne koşullar 2003’teki gibi, ne de aktörlerin gücü ve pozisyonları. Suriye çatışmasına müdahil olan bölgenin vekil güçleri Türkiye, Suudi Arabistan, Katar ile Irak işgaliyle Pandora’nın Kutusu’ndan çıkarılmış İran’ın farklılaşan çıkarlarının kesişip çatışması, kimi aktörler için yeni fırsatlar yaratıyor gibi görünse bile...