Mutlak monarşiyle yönetilen Suudi Arabistan’ın, vatandaşı Şii âlim Nemr Bakır el Nemr’i infaz ederek yarattığı gerilimin sebeb-i hikmetini pazartesi aktarmıştık. Suud’un ayrıca uluslararası duruşuna da bakmalı. Zira Türkiye’yi yöneten siyasi aklın talihsiz biçimde bölgede “baş müttefik” bellediği bu ülkenin gidişatı hayra değil. Dolayısıyla bizim ahval-i şeraiti de ilgilendiriyor.
***
Suud, 2 Ocak’taki infazın ardından Tahran’daki elçiliğinin saldırıya uğramasına misilleme olarak İran’la ilişkilerini kopardı. Tansiyon yüksek, kıyamet retoriği hâkim. Ancak Batı ile zorlu bir nükleer anlaşmayı kotarmış ve yaptırımlardan kurtulmanın eşiğindeyken İran’ın Suud’un bu açık mezhepçi tuzağına düşmesini beklememeli. Muhtemelen Suriye, Irak, Bahreyn ve Yemen’deki vekâlet savaş körüklenir. Uluslararası planda rasyonel duruşuyla puan toplamış İran, infaz sonrası Suud elçiliğini koruyamayarak şimşekleri çekse de, 40 kadar tutuklama, soruşturma ve BM’ye yazılan mektupla durumu toparlayacaktır. Suud’un gidişatı için aynı şeyi söylemek mümkün değil.
İrrasyonel hırsların güdülediği politikalar bir ülkeyi olsa olsa uluslararası tecride sürekleyebilir. Suudi de son 10 senede Mısır, Irak, Suriye gibi başat Arap ülkelerinin zayıflamalarıyla edindiği “öncülüğü” ideolojik çıkmazları yüzünden yitirmekte. Kendi varlığına tehdit gördüğü ama kraliyet üyeleri ve özel şahıslar aracılığıyla fonlayarak maşa olarak kullandığı cihatçı Selefilik, dış politika hedeflerine ulaşmasına yetmiyor. Petrol zenginliği ve ballı silah pazarı olsa da yaydıkları Vahhabi/Selefi ideoloji ile dünyayı irrite ediyorlar.