Donald J. Trump, Amerika’nın 45. başkanı olarak göreve başladı. Başkanlık yemini sonrası beklendiği gibi ‘sıra dışı’ bir konuşma yaptı. Amerikan ana akım medyasında ‘modern zamanların en milliyetçisi’ diye nitelenmekte gecikilmedi. Trump’ı dinlerken aklıma Barack Obama’nın 2009 ve 2013 konuşmaları düştü. Tekrar dönüp baktım.
***
Obama’nın iki konuşması da ‘neoliberal değerler’ üzerinde
yükselmişti. İlkinde, Amerika’nın ‘kurucu belgelerine inanç,
meşruiyet, miras ve sorumluluk’ kavramları öne çıkmıştı. İlk siyahi
başkan olarak “Amerika’yı yeniden yapmak”tan söz ederken,
‘Hıristiyan, Müslüman, Yahudi, Hindu ve inanmayanlardan oluşan
çeşitliliğe’ vurgu yapmış, ‘dünyaya emsal olmaya’
odaklanmıştı.
İkinci yemininde ‘Amerika’nın geleceğine inanç’ öne çıkartılmıştı.
Amerikalıları ‘istisnai yapan değerlere’ atıf yaparken, dış
politikada ‘askeri güçle desteklenen diplomasi vaadi’ vardı. Ve
elbette ‘ABD’nin diğer uluslar için de ‘umut kaynağı’ olması teması
tekrarlanmıştı.
Obama’nın ‘insanlık ideallerine’ ‘hizmetlerinin’ göstergesi sekiz
yıllık icraatları. Karnesindeki kırıklar malum -bu ayrı yazının
konusu-.