Dünyada nerede
bir ‘mesele’ varsa,
artık
Türkiye’nin ‘izi’ var.
Hani kimileri “ne kadar gurur duysak
azdır” dese, şuurlu yahut şuursuz
olmalarından bağımsız, herhangi bir yorum yapmazdan önce,
durup ‘hak
vermek’ icap edecek.
Birisi Avrupa’dan, diğeri Ortadoğu’dan iki örnek bu fenomeni apaçık
ortaya seriyor: Almanya’daki federal parlamento seçimleri ile
Irak’taki özerk Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ndeki (IKBY)
bağımsızlık referandumu.
***
Türkiye, Almanya seçimine damgasını vurdu.
Almanya gibi bir ülkenin hem iç hem de dış politikasını derinden
etkileyecek, siyasi liderlerinin akıbetleri için ölçüt olabilecek
türden. Sandıktan AKP’li Cumhurbaşkanı’na oy veren bir insan evladı
çıkmasından bahsetmiyorum. Ne de olsa, bir başka Türk asıllı
seçmenin Galatasaray’ın
oyuncusu Bafetimbi Gomis’in
ismini oy pusulasına kondurması, bizim
ahalinin ‘enternasyonal’ ruhunun
da tezahürü sayılabilir.
Türkiye-Almanya ilişkilerinin seyrine bakmak kâfi. Tarihsel
derinliği yüklü bir mevzu. Biz yakın tarihi baz alırsak, bugünkü
tabloda Batı’nın Suriye’deki emperyalist paylaşım savaşından yola
çıkmalıyız. Liberal müdahaleciliğin bölgede Türkiye’deki siyasal
İslamcı hükümeti
kendisine ‘ortaklaştırarak’ yürüttüğü
bu savaş, devasa bir krize dönüştü, 1.5 milyon sığınmacıyla
bumerang olup Almanya’yı vurdu. ‘Demir
lady’ Angela Merkel, mizah
krizi ve sığınmacı anlaşmasıyla başlayan süreçte Ankara’ya tavizler
verdikçe ‘eliniverip kolu
koparılan’ figüre dönüştü.
***