Paris’teki vahşi bir terörist saldırıya karşı uluslararası
dayanışmanın doğal sonucu olarak köşelerimizde yayımladığımız ünlü
“Hepsi Affedildi, Hepimiz Charlie’yiz” karikatürü yüzünden meslek
büyüğüm Hikmet Çetinkaya ile birlikte iki yıl hapse çarptırıldık.
Bu, Türkiye gibi bir memlekette düşünce ve ifade özgürlüğünü
savunup faşizme maruz kalmanın tezahürlerinden sadece birisi.
Beraat kararı çıksa şaşırmak gerekirdi.
Bilim insanı Başbakan’ın ahaliyi aleyhimize kışkırttığı,
Cumhurbaşkanı’nın kızı, oğlu ve damadının bizzat müdahil olduğu bu
dava; terör kurbanlarına karşı üzüntü ve merhameti simgeleyen bir
çizim üzerinden, Türkiye liderliğini “Charlie Hebdo” terör
saldırısını aslında destekler pozisyona düşürmüştür. Hükmün
uluslararası meali budur. Teselli temyiz sürecinde Türkiye
adaletinin hâlâ doğru tavır alma ihtimali.
***
Davanın “siyasi” olduğu ayan beyan ortada. Savcılık iddianamesindeki tezler temelinden çürük. Dinin getirdiği kurallara göre dahi yasak olduğu belli olmayan, sadece “İslam uleması” gibi muğlak bir mefhuma dayandırılan bir iddianame var. Mahkeme 13. yüzyıl başlarından beri var olan minyatürleri hiçe saydı, iddianameyi çürüten 14. yüzyılın ilk çeyreğinden kalma ve Topkapı Sarayı’nda olduğu belirtilen “Miraçhane” adlı eserdeki fotoğrafın dosyaya konulması talebini reddetti. Kaldı ki, yayımlanan çizimde bir hakaret, saldırı, nefret öğesi, şiddet tahriki zaten yok.
***
İki yıl hapis cezasını 216/1’den yedik. Yani “halkı kin ve
düşmanlığa tahrik”! Mahkeme Türkiye’nin tüm illerindeki Emniyet
teşkilatlarına sormuş. 28 ilde sıfır gösteri; 47 ilin 46’sında
25-400 kişinin katıldığı basın açıklamaları, bir vakada Fransa ve
İsrail bayrağı yakılması var. Karşıt grup çıkmamış, TOMA’lar,
gazlar yok, kimsenin burnu kanamamış. Yani halkımız beğenmediği bir
duruma karşı demokratik hakkını kullanmış.
Vaka “kin ve düşmanlığa tahrik” ise kendiliğinden gelişmesi
gerekirken, gösterilerin hepsi Ensar Vakfı gibi muhafazakâr
kurumlarca örgütlenmiş. Şikâyet dilekçelerinin tek tip olması
“örgütlü vaka” izlenimini pekiştiriyor. Aralarında 15 yaş altı
çocukların bulunduğu şikâyetçilerin dilekçelerinin bir kısmının
çizim daha görülmeden hazırlandığı anlaşılıyor. Hatta çizimi hiç
yayımlamamış başka yayınlar hakkında şikâyette bulunulmuş.
Somut olgular bunlar. Her gün ahaliyi kışkırtıp sokağa döken,
yetmedi ölüp yaralanmalarına sebep olan asıl provokatörler yerinde
otururken, bize “provokatörlük” etiketi yapıştırılmak
isteniyor.